DAD İzmir’den anma: Maraş bu katliamla hem Alevisizleştirilmiş hem de Kürtsüzleştirilmiştir-VİDEO

0
330

DAD İzmir Şubesi’nin Maraş Katliamı’nda yaşamını yitirenleri andığı basın açıklamasında konuşan Nebahat Çelik, “Maraş, Kürt Alevilerinin yaşadığı bir kent olması nedeniyle etnik tekleştirme politikasının da kurbanı olmuştur. Bu katliam sonrası Maraş Alevileri büyük oranda göç etmiş, özellikle Avrupa ülkelerinde mülteci bir yaşama mahkum edilmişlerdir. Maraş, bu katliamla hem Alevisizleştirilmiş hem de Kürtsüzleştirilmiştir” ifadelerini kullandı.

Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) İzmir Şubesi Maraş Katliamı’nın yıl dönümünde basın açıklaması gerçekleştirdi. ‘Maraş’ı Unutma, Unutturma’ pankartının açıldığı anma öncesinde katledilenler anısına çerağ uyandırılarak bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Sık sık, ‘Maraş’ı unutma unutturma, ‘Dersim, Maraş, Roboski unutulmaz hiçbiri’, ‘Yaşasın halkların eşitliği’ sloganları atıldığı anmada sanatçı ve zakir Şevda Çelebi katledilenler için ağıt-deyiş seslendirdi.

Basın açıklamasını okuyan DAD İzmir Şube Eş Başkanı Nebahat Çelik, tarihsel- toplumsal hakikatine bağlı kalan tüm Alevi süreklerinin süreklilik arz eden saldırılarla kuşatma ve tecride tabi tutulduklarını hatırlatarak toplu katliamların özellikle Alevi tarihsel yaşam alanlarında gerçekleştirilmesinin sadece dönemsel politikaların değil tarihsel politikaların da gereği olduğunu vurguladı.

“ALEVİ SÜREKLERİ KUŞATMA VE TECRİDE TABİ TUTULDU”

Tüm ülkenin ve dünyanın gözleri önünde karanlık amaçlarla planlanıp gerçekleştirilen bu katliamının yıl dönümünde sözlerine yaşamını yitirenleri anarak başlayan Çelik, tarihsel-toplumsal hakikatine bağlı kalan tüm Alevi süreklerinin süreklilik arz eden saldırılarla karşı karşıya kaldıklarını ve kuşatmaya tabi tutulduklarına dikkat çekti.

Saldırıların Türk-İslam sentezi olarak kavramlaştırılan zihniyetin Osmanlı devamında cumhuriyet ile devam ettiğinin altın çizen Çelik, “2. Meşrutiyetle beraber Osmanlıda iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1. Paylaşım savaşı yıllarından başlayarak Anadolu’nun kadim halklarını bu topraklardan adeta silmişti. Bu miras üzerinden vücuda gelen yeni sistemde tüm diğer farklılıklara olduğu gibi Aleviliğe de yer yoktu. Koçgiri ve Dersim süreçleriyle ocaklar sistemi üzerine inşa edilmiş olan tarihsel-toplumsal yapı darbelenmiş, Hacı Bektaş Dergâhı da gasp edilerek müze statüsüne indirgenmiş, Alevilik ağır bir asimilasyon sürecine sokulmuştur. 1970’li yıllarda toplumsal mücadeleler küresel çapta yükselişe geçmiş ve Türkiye’yi de etkisi altına almıştı. Dünyada yaşanan bu gelişmelere paralel olarak Türkiye’de de hak, özgürlük ve eşitlik arayışları yaygınlaşarak güçlenmiş, emekçiler mücadele ve örgütlülüklerini yükseltmişti. Yüzyıllara varan bir kuşatma ve tecridi yaşamakta olan Aleviler, bu süreçle beraber ilk defa tecrid ve yanlızlıktan kurtulmuş, farklı etnisite ve inanç kimliklerinden ilk defa yoldaşları olmuştu. Rıza yolunun talipleri ve ezilmekte olan bir halk olarak Aleviler; toplumsal varlıklarını yaşatabilmenin ancak demokratik bir ülkeyle mümkün olabileceğinin bilinciyle hak, özgürlük ve eşitlik mücadelesi veren demokratik sol-sosyalist cenahta mücadeleye dahil olmuşlardı” diye konuştu.

“TARİHSEL YAŞAM ALANLARI ALEVİSİZLEŞTİRİLDİ”

“Hali hazırda Alevilerin tarihsel yaşam alanları neredeyse ya insansızlaştırılmış ya da Alevisizleştirilmiştir” diyen Çelik, bu gerçeği görmek için Dersim, Erzincan, Sivas, Malatya, Maraş ve Çorum’daki yerleşim alanlarına bakmanın bu gerçeklik için yeterli olacağını belirtti.

Çelik sözlerine şöyle devam etti:

“Bu saldırıların direnişle karşılanması ve devrimci demokratik muhalefetin her geçen gün güç kazanması nedeniyle farklı bir konsept devreye konulmuş, demokratik muhalefetin topyekün tasfiyesi için askeri bir cuntaya zemin hazırlamak istenmiş; suikastler ve cinayetlerden başka toplu katliamlar gerçekleştirilmiştir. Bu toplu katliamlar özellikle Alevi nüfus yoğunluğunun olduğu Malatya, Çorum, Sivas ve Maraş gibi bölgelerde gerçekleştirilmiştir. Toplu katliamların özellikle Alevi tarihsel yaşam alanlarında gerçekleştirilmesi sadece dönemsel politikaların gereği olmayıp imparatorluktan devr alınan tarihsel politikaların devamı niteliğindedir. Hali hazırda Alevilerin tarihsel yaşam alanları neredeyse ya insansızlaştırılmış ya da Alevisizleştirilmiştir.”

“MARAŞ ALEVİSİZLEŞTİRİLMİŞ VE KÜRTSÜZLEŞTİRİLMİŞTİR”

Ulus devlet aşamasında katliam sebeplerinden bir diğerine etnik boyutunda eklendiğine değinen Çelik, yolun Türk kökenli olmayan taliplerinin etnik kimlikleri nedeniyle de hedef haline geldiğine vurguda bulunarak Maraş’ın Kürt Alevilerinin yaşadığı bir kent olması nedeniyle etnik tekleştirme politikasının kurbanı olduğunu sözlerine ekledi.

Çelik,  “Bu katliam sonrası Maraş Alevileri büyük oranda göç etmiş, özellikle Avrupa ülkelerinde mülteci bir yaşama mahkum edilmişlerdir. Suriyeli mültecilerin Maraş Terolar bölgesine, kalan az sayıda ki Alevi nüfusun tam ortasına yerleştirilmiş olması bu katliamın aynı zamanda etnik temizlik amacıyla gerçekleştirildiğini ve bu politikada ki sürekliliği göstermektedir. Bu katliam; dönemin hükümeti, derin devlet ve cunta projesini hayata geçirmek için emperyalist merkezler işbirliği ve kendi örgütledikleri sivil faşist çeteler eliyle gerçekleştirilmiştir. Çocuk, kadın, genç, yaşlı ayırmadan yüzden fazla insanımız katledilmiş, evler ve işyerleri ateşe verilmiş, yağmalanmıştır. Yargılama göstermelik boyutta gerçekleştirilmiş, katliamda açık rolü bilinen birçok isim ise sonraki yıllarda çeşitli makam ve mevkilerle ödüllendirilmişlerdir” diye konuştu.

“KATLİAMI ÇAĞRIŞTIRMAK İÇİN ALEVİLERİN EVLERİ ÇARPILANIYOR”

Son yıllarda İzmir ve Türkiye’nin birçok kentinde Maraş Katliamı’nı çağrıştırmak ve panik yaratmak için Alevi evlerine çarpı işaretleri konulmaya başlandığını hatırlatan Çelik, “Benzer bir örnek ise son günlerde İzmir Menemen’de bir kez daha yaşanmıştır. Anlaşılan o ki, benzer olaylarda etkin ve samimi bir soruşturma yürütülmemiş olması insan düşmanlarını daha cüretkâr kılmaktadır. Din ve mezheplerin bir tahakküm aracı olarak kullanılmak istenmesi siyasal atmosferi iyice zehirlemekte, ülke barışını tehdit etmekte, ırkçı ve mezhepçi saldırıların zeminini güçlendirmektedir. Toplumsal varlığımız gerçek, toplumsal haklarımız ise bakidir ve tartışma konusu edilemez. Saldırgan tutumlar demokratik-insani haklarımızdan vaz geçiremeyecektir. Bu ülkenin tüm halklarıyla beraber toplumsal ikrarlaşma ve rızaya dayanan demokratik bir gelecek inşa etme mücadelemiz sürecektir” diyerek sözlerine sonlandırdı.

PİRHA/İZMİR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz