Maraş’ı Yeniden Düşünmek, Yeniden Kurmak için MARDEF le birlikte olmak ve güç vermek ahlaki bir sorumluluktur.
Bugün burada toplanmamızın nedeni, sadece geçmişin kanlı bir yarasını anmak değil; bu yaranın bugüne ve geleceğe uzanan acılarını anlamak, ve bu tarihsel yıkıma karşı yeni bir yaşam tahayyülü inşa etmektir. 1978 Maraş Katliamı, basit bir yerel trajedi değil, Türkiye’nin çok kimlikli dokusunun sistematik biçimde nasıl parçalandığını gösteren tarihsel bir dönüm noktasıdır.
İşte tam da bu yüzden MARDEF olarak biz, Maraş Katliamı’nı sadece anmakla yetinmiyor, onu kurucu bir hafızaya dönüştürerek çok kimlikli, çok dilli, barış içinde bir ortak yaşamın etik, politik ve tarihsel zeminini kurmayı hedefliyoruz!
Maraş Bir yönüyle Uygarlık Havzasıdir diğer yönüyle siykitumlarla Yok Edilen Bellekgin adıdır .
Maraş, Anadolu uygarlık tarihinde sıradan bir kent olmamıştır. Ermeniler, Süryaniler, Kürtler, Türkler ve Aleviler gibi sayısız halkın, inancın ve kültürün iç içe nefes aldığı, dillerin ve düşüncelerin kesiştiği kadim bir uygarlık havzasıydı. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Maraş nüfusunun yarısından fazlasını Ermeniler oluşturuyordu. Ancak bu zengin topluluk, devlet destekli sistematik bir imha sürecinin hedefi haline getirildi; ardından Aleviler ve Kürtler de benzer politikaların muhatabı oldu.
1978 Maraş Katliamı ise sadece can kayıplarıyla değil, aynı zamanda tarihsel belleğin acımasızca kesintiye uğratılmasıyla da ele alınmalıdır. Bu katliam, yalnızca bedenleri değil; kimlikleri, topluluk ruhunu, tarihsel sürekliliği de hedef almıştır. Sadece insanları değil, onların kültürel taşıyıcılarını, dillerini ve hafızalarını da yok etmiştir. Çünkü bir halkı sürgüne zorlamanın en etkili yolu, onu önce kendi coğrafyasından, sonra da tarihsel anlam dünyasından koparmaktır!
Sürgün, Korku ve Kimliksizleştirme Politikaları
Bugün milyonlarca insanın yurt dışında yaşaması, sadece ekonomik gerekçelerle açıklanamaz. Bu bir göç değil, bir sürgündür! Bu zorunlu göçün ardında yatan gerçeklik, katliamlar, korku, asimilasyon ve bastırılmış hafızadır. Hiç kimse sadece geçim kaygısıyla on bin yıllık toprağını, dilini ve kültürünü geride bırakmaz!
Katliamların nihai amacı sadece öldürmek değildir. Asıl hedef, belleksizleştirilmiş, kimliksizleştirilmiş ve topluluk bağlarından koparılmış bireyler üretmektir. Bu tür bireyler, piyasaya sürülmeye hazır, yönlendirilebilir ve politik olarak etkisizleştirilmiş tüketim nesnelerine dönüşürler.
Buna karşı çıkamayan, sessiz kalan ya da bu sistemi içselleştiren birey, ahlaki çöküşü bir maskeyle örten, edilgen ve işlevsiz bir figür haline gelir. Bu toplumsal dönüşüm, özellikle devletin ideolojik aygıtlarıyla devşirdiği bireylerde açıkça görülür. Tarihine, kültürüne ve kimliğine yabancılaştırılmış kitleler, bu yabancılaşmayı çoğu zaman saldırgan bir milliyetçilikle telafi etmeye çalışmaktadırlar.
MARDEF: Belleğin Onarıcı Gücü ve Etik Bir Sorumluluk
İşte tam bu noktada, MARDEF’in önerdiği perspektif hayati bir öneme sahiptir. Biz MARDEF olarak, tarihsel bir misyona soyunduk: Maraş’ta bir zamanlar var olmuş çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı birlikte yaşama modelini yeniden canlandırmak ve bunu barış içinde, özgürce yaşanacak yeni bir toplumsal düzene dönüştürmek! Bu hedef, sadece nostaljik bir iade-i itibar değil, aynı zamanda toplumsal onarımı, etik yeniden kuruluşu ve yeni bir siyasal tahayyülü içinde barındırır.
Çünkü tarihsel miras sadece geçmişin yükü değil, geleceğin kurucu zemini olabilir. MARDEF’in vizyonu, Maraş’ı geçmişteki çok sesli mirasıyla yeniden buluşturmakla kalmayıp, bunu yaşayan bir toplumsal alternatif haline getirmeyi amaçlamaktadır. Biz, bu görevi siyasi araçlarla değil, tarihsel ve kültürel belleği yeniden inşa eden bir sivil toplum kuruluşu olarak, toplumun her kesimine seslenerek üstleniyoruz. Bu, bizim için etik ve politik bir sorumluluktur!
Yüzleşmek ve Geleceği İnşa Etmek
Maraş’ın “Kanlı Köprü”ye dönüştürülmesi, sadece bir trajedinin sembolü değildir. Aynı zamanda bu ülkenin çok kimlikli yapısının nasıl sistematik biçimde tek tipleştirildiğinin acı bir göstergesidir. Bu inşa süreci, militarizm, tek dil, tek din, tek kimlik politikalarıyla yürütülmüş; Ermeni, Alevi, Kürt ve diğer halklar bu yapı içinde ya yok edilmiş ya da dönüştürülmüştür.
Oysa bir toplumun insan kalabilmesi, tarihsel belleğiyle yüzleşmesi ve onu onarıcı bir direnişe dönüştürmesiyle mümkündür. Maraş Katliamı’nın yüzleşilmeyen gerçekliği, Türkiye’nin ortak yaşam idealine sürekli mayın döşemektedir. Bu nedenle, Maraş’ın geçmişiyle hesaplaşmak, sadece tarihsel bir sorumluluk değil; geleceği kurma iddiası taşıyan her toplumsal projenin vazgeçilmez koşuludur.
Maraş Katliamı’nı anmak, sadece geçmişi hatırlamak değil; bugünün politik, etik ve kültürel çöküşüne karşı bir direniş hattı kurmaktır. MARDEF’in öncülüğünde yeniden çok dilli, çok kimlikli, çok kültürlü bir Maraş inşa etmek, yalnızca sembolik bir iade değil; geleceğe dair etik bir yükümlülüktür!
Tarihiyle yüzleşmeyen bir toplumun özgür bir gelecek kurması mümkün değildir. Ancak hafızasını onaran, geçmişiyle hesaplaşan ve onu politik bir kurucu güce dönüştüren toplumlar, geleceğe anlamlı ve insan onuruna yakışır bir yol çizebilirler.
Bu amaçla her Maras’lininMARDEF bünyesi altında sürece katılmaya çağırıyoruz. Ahlaki bir sorumlulk olarak gören duyarlı ve aktif her maras Lili bunu bir sorunlulk olarak gormelidir.