Maraş Katliamı: Faili devlet

0
187

Türkiye’de devlet tarihi, Türk-Sünni kimliği dışındaki aidiyetleri sindirmek, özgünlüklerini görmezden gelmek veya baskı altına almak ile süregelmiştir. Türk devletinin bu politikalarına maruz kalanların başında da Aleviler geliyor. Aleviler, İslamiyet’in siyasallaştığı Emevi Devleti’nden bugüne kadar çeşitli dönemlerde katliamların hedefi olmuştur. Özellikle ana akım tarafından, İslam’ın tekçi politikalarına boyun eğmedikleri için bin 300 yıldır ‘istenmeyen mezhep’, ‘asi topluluk’ ve ‘isyancı hainler’ olarak yaftalanmışlardır. Ancak inanç sistemlerini korumak ve asimile olmamak için Aleviler, günümüzde dahi ötekileştirilen kimlikler arasında bulunuyorlar.

Alevilere karşı işlenen insanlık suçlarının başında uğradıkları katliamlar geliyor. Bunlardan biri de 1978 yılında yaşanan Maraş Katliamı’dır.

Fotoğrafa biraz daha geniş baktığımızda, Maraş 1978’e gelene dek çok şey yaşanmıştı. Haziran 1977 seçimleri ile birlikte Ecevit liderliğindeki CHP kazanan taraf olmuş, giderek tırmandırılan sağ-sol çatışmalarında sağcılar kaybetmiş olmanın öfkesiyle saldırıya geçmişti. Yine Kürt Özgürlük Hareketi ivme kazanmış ve neredeyse PKK kurulmuştu. Maraş ve çevresinde örgütlenme çalışmaları bir düzeye ulaşmış, Aleviler’in de ilgisini çeken bir örgüt olmuştu. Yıllar sonra, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Maraş Katliamı’nın Kürtlere ve PKK’ye bir gözdağı olduğunu söyleyecekti.

KATLİAMIN HAZIRLIK AŞAMALARI

İlk haber, Erzurum Üniversitesi’nden geldi. Doç. Dr. Orhan Yavuz, sağcılar tarafından kaçırılıp 8 yerinden bıçaklanarak, bir fidanlıkta ölüme terk edilmişti. Yavuz’un ölüm haberi henüz sindirilememişti ki, Ankara’da afiş asan bir genç ve Fatsa Halkevi Başkanı da katledildi. Ardından Ankara’da bir çatışmada 5 solcu genç daha. Sayıları her geçen gün artıyor, gazetelerin manşetleri, her yeni gün bir başka ölüm haberiyle gerilimi tırmandırıyordu. Haberler birbirini izledi; Ankara’da üç kahve, Kilis’te öğretmenler lokali tarandı. İstanbul Üniversitesi’nde 44 öğrenci atılan bombayla ağır yaralandı.

Ülkücü faşist gençlerin ‘dinmeyen öfkesi’ne dönemin MHP lideri Alparslan Türkeş de destek veriyordu. “Bu hükümet mutlaka gidecektir!”, “Bu sadece ikaz!” dediğinde, avuçları patlarcasına alkışlayanlar, gelecekteki katliamların da fitilini ateşlemiş oldu.

Manşetlerin günü geceyi bulmuyordu ki, bir başka ölüm haberi gelmesin. Bu kez de Ankara’da 7 kişi birden kurşuna dizilmiş halde bulundu. Yine Ankara’da belediye otobüsü taranmış, 20’den fazla kişi yaralanmış, 2 kişi ise hayatını kaybetmişti. Belediye başkanlarına, valilere, bombalı paketlerin biri geliyor, biri gidiyordu.

AMAÇ ASKERİ BİR REJİME ZEMİN HAZIRLAMAKTI

Amaç askeri bir rejime zemin hazırlamaktı. Bunun en iyi yolu da iç savaştı ve oraya doğru yürüyorlardı. Darbenin ilan edileceği günü iple çeken sağcılar, özellikle Alevi-Sünni çatışmalarının gerilimi tırmandıracağı şehirlerde, gövde gösterisi yapıyor ve korku salıyordu. Elazığ, Erzincan, Maraş, Malatya, Sivas, bu beş ilde özellikle pompalanan Alevi-Sünni kavgası, sağ-sol çatışmalarında tarafları keskin bir biçimde ayırıyor, kutuplaştırıyor ve düşmanlaştırıyordu.

Kürdistan’ın asimilasyona uğramış, devlet eliyle demografik yapısı değiştirilmiş şehirleri başta olmak üzere daha çok Sünnilik üzerinden bir örgütlenme sağlanmış, Kürt-Türk kavgasına zemin hazırlanmıştı. Neredeyse Kürt olduğunu söylemek, Müslümanlığa halel getireceği düşüncesiyle baskılanmış, büyük şehirlerdeki Kürt Sünniler ise Alevilere karşı düşmanlığa ya da Türkleştirilmeye zorlanmıştı.

PATLAYAN BOMBA VE KATLİAMIN BAŞLANGICI

Hükümeti yıkmak için askeri darbe ilan edilebilmesini gerektiren her tür ‘oyunbozanlık’ yapılmıştı. Her gün 3’er 5’er gelen ölüm haberleri birilerine yetmedi ki, daha büyük bir katliam için düğmeye basıldı.

19 Aralık akşamı, büyük bir katliamın ilk adımları atıldı. 5 gün boyunca devam katliam, bundan tam olarak 43 yıl önce yaşandı; Maraş’ın ünlü Çiçek Sineması’nda günler öncesinde ilan edilmesine rağmen son dakika film değiştirildi ve dönemin milliyetçilik pompalayan ‘Güneş Ne Zaman Doğacak’ filmine yer verildi. Ülkücü gençliğin tekmili birden film izlediği esnada, tahribi düşük bir ses bombası patlatıldı. Sinemayı birbirine katan kalabalığın dışarı çıkıp, “Solcular sinemayı bombaladı” diye bağırmasının ardından kısa sürede tüm şehre haber yayıldı. Sokaklara çıkan kalabalık, tekbirler getiriyor, “Alevileri istemiyoruz” diyor, halkı galeyana getirmeye çalışıyordu. Çevre ilçelerden getirilen Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) üyeleriyle sayıları daha da artan faşistler, “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” nidalarıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin il binasına saldırdı.

Bu bomba Ülkücü Gençlik Derneği Maraş Şube Başkanı Mehmet Leblebici ve ikinci başkan Mustafa Kanlıdere’nin talimatları ile ülkücü Ökkeş Kenger tarafından atılmıştı. Kenger, Ankara’ya Ülkücü Gençlik Derneği’ne telefon ederek yardım talebinde bulunmuştu.

Ertesi gün Alevilerin yoğunlukla oturduğu Yörükselim Mahallesi’nde bir kıraathane bombalandı. Bombalama sonucu kahvehanede bulunan mahalle sakinleri yerlere yattı. Bomba şans eseri kahvehane penceresinin altındaki betona isabet ederek kahvehaneye girmedi. Olay sonucunda Gıjgın Dede adlı bir mahalleli yaşamını yitirdi. 21 Aralık öğle saatleri Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu adlı iki sol görüşlü Alevi öğretmen silahlı saldırı sonucu yaşamlarını yitirdi. Dönemin Kahramanmaraş Valisi Tahsin Soylu kentte askeri güç gönderilmesini istedi, ancak talebi uygun görülmedi.

‘ALEVİLERİ ÖLDÜRÜN’ VAAZI VERİLDİ

Her zamanki gibi bir ayaklanma diye düşünenler yanıldı. Maraş üzerinde plan kuranlar, tarihe geçecek bir katliamın fermanını yayınlamışlardı. Kentte gerginlik dinmeden bir başka haber geldi, 20 Aralık akşamı; Alevilerin yaşadığı bir kıraathanede bomba patladı. Onlarca yaralı, korkusundan hastanelere dahi gidemiyordu. Hemen ardından 21 Aralık’ta, 2 öğretmen öldürüldü.

Öğretmenlerin cenazesinde yaşananlar, sonraki yıllarda yaşanacak şiddetin de habercisiydi. Cenazelerin kaldırılacağı Bağlarbaşı Camisi İmamı Mustafa Yıldız, şu vaazı vermişti; “Oruç tutmak namaz kılmakla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır. Bütün din kardeşlerimiz hükümete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır; çevremizde bulunan Alevileri ve CHP’li Sünni imansızları temizleyeceğiz.”

Vaazdan dağılan halk, “Alevilerin namazı kılınmaz” diyerek, cenazeye ve katılanlara saldırdı. Hızını alamayan faşist güruh, kente yürüyerek Alevilere ait iş yerlerini yerle bir etti. O gün çatışmalarda 3 kişi daha hayatını kaybetti.

BÜYÜK KATLİAM DEVREYE GİRDİ

Ertesi gün, silahlandırılmış halde sokaklara çıkan faşistler “Aleviler saldıracak” diyerek herkese “silahlanın” mesajı veriyordu. Mesaj vermeleriyle de kalmadı, Sünni mahalleler kitlesel biçimde silahlandırıldı. İşte o andan itibaren büyük katliam başladı. Komünist, solcu, Alevilere, bahanesiz, nedensiz, saldırmaya başladılar. Yakıp yıkıyorlar, önlerine geleni öldürüyorlardı.

Emniyet birşey yapmıyor, Ankara’dan ne bir askeri yardım geliyordu, ne de konu gündeme yansıyordu. Kamyonlara doluşarak gelen Ülkücüler dışında, kente ayak basan yoktu. Yenimahalle, Serintepe, Mağaralı, Karamaraş, Yörükselim başta olmak üzere kente bağlı tüm Alevi mahallelerine dört koldan saldıran faşistler, önce evlerin kapılarına çarpı işaretleri attı, ardından evleri taradı, bombaladı, ateşe verdi ve yanmalarını izledi. Yaralılar yardım gelmediği için olduğu yerde can verdi, hastanelere gitmeye çalışanlara yaylım ateşi açıldı, cenazeler taşınamadı. Kadın, çocuk, genç, yaşlı, hamile, hasta diye düşünmeden tek tek ölüme terk edildiler. Tüm bunlar yaşanırken, avuçlarını ovuşturanlar, darbe ilan edilmesi için gün sayıyordu.

Resmi rakamlara göre, Maraş Katliamı’nda 111 kişi hayatını kaybetti. Resmi olmayan kaynaklar ise 500’e yakın bir rakamın mümkün olduğunu, 111 rakamının doğru olmadığını belirtti. 200’den fazla ev, 70’e yakın işyeri harap edilmişti. Tarih 26 Aralık’ı gösterdiğinde, kentte tek bir Alevi kalmamıştı. Sağ kalabilenler de kaçarak şehri terk etmişti.

Türk medyasına yansıyan ise bir sağ-sol çatışması şeklindeydi. Toplumda karşılıklı bir çatışma ile eylemcilerin hayatını kaybettiği tablosu çizen ırkçı medya, olayda hayatını kaybeden sivilleri yok sayıyordu. Türkiye’nin bir iç savaşa sürüklendiği mesajını veren dünya medyası ise birbirine karışmış bir Ortadoğu tablosu çiziyordu.

DEVLETİN ‘İYİ ÇOCUKLARI’

12 Eylül darbesinin en büyük tetikleyicisi olarak kabul edilen Maraş Katliamı’nın ardından nihayetinde sıkıyönetim arzusu yerini bulmuş, 13 ilde sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Yine de hükümet yıkılsın isteğiyle şehirleri, hayatları yakıp yıkan MHP, mevcut durumdan memnun değildi. Siyasi ortam ne MHP’nin işine gelecek bir ortaklığa elverişliydi ne de istedikleri gibi bir ittifak kurabilmeye.

Maraş Katliamı’nın davası 1991’e dek sürdü. 800’den fazla insan yargılandı. Katliamın en bilinir sanığı Ökkeş Kenger (daha sonra soyadını Şendiller olarak değiştirdi) bir mahalle kavgasına karışmışçasına sırtı sıvazlanarak yargılandı ve beraat etti.  Siyasi hayata atılması mükafatı ise geciktirilmedi. 1991’de dönemin Refah Partisi’nden Kahramanmaraş Milletvekili seçildi. Maraş’ı temsil etti. Kendisi her zaman katliamın maşası, kiralık katili olarak anıldı. Yol arkadaşları ise iktidara yükseldi. Ünal Osmanağaoğlu, Haluk Kırcı, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli… Bu isimlerin katliamın yaşandığı günlerde Maraş kent içinde olduklarının saptandığı belgeler basına yansıyınca, dava dosyası gizlendi. “Terörle Mücadele Yasası” kapsamında, dava kapatıldı.

TEKERRÜR EDEN TARİH: SİVAS KATLİAMI

1991’de dava dosyasının kapatılmasından gücünü alan devlet yapısı, çok geçmeden sadece 2 yıl sonra 2 Temmuz 1993’te bu kez Sivas’ta, Alevi düşmanlığını bir kez daha sahneye koydu. Ne büyük tesadüftür ki Kenger’in milletvekili seçildiği Refah Partisi Sivas Katliam’ında da etkin rol oynamıştı. Bugünkü Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, dönemin Sivas Belediye Başkanı iken bu katliam gerçekleşmiş ve katillere otelin yakılması için gerekli olan tüm levazımat onun tarafından temin edilmişti. Tarihin tekerrür etmesi gösterdi ki, Maraş Katliamı adil bir şekilde yargılansaydı Sivas’ta onlarca insan yitip gitmeyecekti.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz