Kalbimin Hikayesi

0
231

Kalbimin hikayesi gizli bir yakınlık kuruyor bizimle… Bir şiir, bir şarkı gibi… Bir sır ya da… Anılar salkımından ruhumuza usul usul akan bir su misali… O suyun dinginliğinde ruhumuzun dinlendiği satırlara yaslanıyoruz usulca…  “Munzur akıyor.  Orman dal sarkıtıyor suya, bir Kızılderili filmindeki gibi ağaç dallarına değerek su su ilerliyoruz” biz de..  Onunla birlikte Su’ca… Meşe ağaçlarını göz ucuyla süzüp, sırrını selamlayarak… “Ruşen için”  şiirinde, “Dünya artık ruhlarınızın dinlendiği bir yer olsun” dileğinde bulunuyor ya… Şiire kurduğu dizelerinde ruhumuz dinleniyor adeta…   Ruhumuza iyi geliyor. Ruha iyi gelen her şey aşk değil midir sahi… Sonuçta,  “Ağaç gibi besliyor, kök veriyor toprağa…”

Kalbimin Hikayesi ruhumuzun dinlendiği bir kitap… Şiyar Dersim ve Nujiyan Munzur’un kaleminden Meyman Yayınevi tarafından basıldı. Masmavi, yemyeşil… Ve göğsü de şiirlerle dolu bir kitap… Açık bir yaraya kabuk bağlatan, özgürlük felsefemizin bir gerillada yaşamsallaşmasına tanıklık ettiği kadar, an ve anılar ile YAŞAM KAYNAĞINA akmasını vesile olan  canlı bir kitap…

Evet canlı bir kitap… An’a ve anılara yaslanıyor… An birinci bölümde Atakan Mahir’in şiirlerinde yansıyor bir ışık misali… Suya, toprağa, yaprağa, insana, taşlara, kuşlara, pezkoviye canlı olan ne varsa ona dokunan bir ışık… İkinci bölümde ışık o An’lara tanıklık eden Şiyar Dersim ve Nujiyan Munzur’un kaleminden anılara bükülüyor usulca… Şiire düşen an’lar anılaşıyor birlikte… Işık bükülüyor. Atakan Mahir anlatılıyor çünkü… “An’lar ve anılaşacaklar / Hatıralar gerçek kimliğimiz” diyor ya…  İşte Kalbimin Hikayesi bu kimliğin  hikayesi…

Dizelerini An’ı bütünlemeye duyduğu sonsuz özlemle kuruyor… Konuşur gibi, sana seni anlatır gibi…Yarım kalmışlığın ağır yükünü sırtlıyor. Diğer yarısını yazmaya cesaret ettiğimizde bütünleneceğiz belki de kim bilir…  Bir hikayesi var çünkü… “İnsanın bir hikayesi olunca yaşamın tüm süreçleri gelip ona değiyor”  diyor. O hikayeyi besliyor durmadan… Kaynaktan… Hiçbir söze, isme ihtiyaç duymadan… Olduğu gibi… Rêber Öcalan’ın öğretisi bunu anlatıyor çünkü… Sevmenin bilgisini… An ve anılar ile öç almanın felsefesini… Ve özgürlük felsefesinin yaşamında varlığa dönüşmesini… Dediği gibi, “Söz biter, Kalp atar, Kalp ritimlerinde okunmalı” belki de…

Bir kimliği okuyoruz topraktan… “Kimliğim toprak” diyor çünkü… Kürdistan’ın kalbinde Dersim’de, Dersim Ana’ya ve eski dostlara sığınan… Kızıl kayaları, Harçik vadisini, Mercanları, Munzur’u adım adım Dersim’i yani Kürdistan’ın kalbinin hikayesinde varlığının anlamını bulan. Ve  her bir satırına bir şiir, bir yer, bir film, bir ezgi yerleştiren… Kaynağından besleniyor çünkü. Alevilerin deyişlerine, Êzidîlerin qawllerine, Yaresanların helbestlerine yaslanan bir toprak kokusu var bizimle konuşan şiirlerinde…

An’ı anılara kuran ve Atakan Mahir’in sohbetlerine, dostluğuna doymayan yoldaşlarının sesine doğru yol alıyoruz sonra… Ve su su ilerlemeye devam ediyoruz. Işık bükülüyor usulca… Kalbimize ışık tutan izler , büyülü zamanlar, perdeyi yırttığın ilk an, Ana’ya bağlılığın, kadınlarla yoldaşlığın, rüyalar her şey ne kadar da bütünlüklü… Sonra, “Bir soy ağacı çalışması yapmalıyız” sözleri çıkıyor karşımıza… Elbistan’dan İzmir’e, İzmir’den Kürdistan dağlarına ve orada Kürdistan’ın kalbi Dersim’e yol alan bir düş serüvencisinin, anlam yolcusunun bütünselliğine tanıklık ediyoruz. Sahiden de huzur sarıyor her yanımızı… Direnişin etik ve estetiği yaşamının satır aralarında gizli. Nerede bir haksızlık, bir adaletsizlik varsa Atakan Mahir orada çünkü… Toprağının bilgeliğinden izler var ruhunda belki… Bu izleri takip edip, kalbimizin sesine kulak verdikçe asaleti kuşanmayı öğreniyoruz biz de…

Nefesinin ölçüsünde durmadan yol yaratan hakikat yoldaşlarının dustdarenlerinin kalp atışları o kadar canlı ki.. Manzaraya düşen her an güçlü anılara dönüşüyor. Anılar yaşam coşkusunu içimize taşıyor. Dust darem Farsça’da dost sevgisi anlamına geliyor. Hakikat arayışçılarının birbirilerinin kalp atışlarında yakaladıkları büyük aşk ya da..  Anlam arayışında toprağını an’ın ölçeğine vuran bir gerillanın kalp atışlarını duyuyoruz. Patikalarda birlikte aradıkları kadim izleri takip ediyoruz. Direnen vadilerden, yağmura direnen ayakların inatlaştığı boğazlardan, karanlığın gölgesine yakalanmadan geçme planlarına, zamanın en küçük aralığında soluklanmaya gidiyoruz.  “Zangır zangır titreyen bir tarihe eşlik ederek yürüyoruz”  biz de…

Aynı dereden su içmenin sevincini, bir sırrı paylaşmanın güvenini, yürümenin yaşam veren ince çizgisini hissediyoruz… Sabah çiyine doymuş patikalarda şafağı karşılamanın görkemine tanıklık ediyoruz. O kadar canlı ki her şey konuşur gibi anlatıyor hakikat yoldaşları da… Birlikte çay içiyoruz. Terliyor, dinleniyor, uzanıyor, gülüyoruz. Onun için canlı bir kitap ya Kalbimin Hikayesi… Kalp canlıdır çünkü… Kalbin atışları yaşamın ışıltısını taşır göz bebeklerimize. Gün ışığı gibi…

“Ki anılar süzer zamanı,zararsızlaştırır gibi zamansızlaştırıruzam ve mekandan azadeanı filmleri bırakır…”

“Sevdiklerimiz anılarımıza benzer, yaşayan anılar….

Geleceğe taşıyoruz onları…

 Çocukluğumuz gibi”

“Dostluklar taşınıyor da dostlar da taşınabilse her yere…

Yaşamımız gibi yarım kalıyor yazdıklarımız da… “

 

“Her şey yaşanmışlık da değil

Yaşamadıklarımız da bizim

diyalektik doğruysa ve sonsuzsa

onlar da bir gün bir yerde yaşanır…”

Özgürlük işte…

Yine Kuşlar…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz