Van’ın Erciş ilçesindeki Zilan Ovası’nda Hidroelektrik Santralleri (HES) çalışmalarına korona salgını sürecinde hız verildi. İkisi Zilan Deresi’nde, ikisi ise Ilıca Mahallesi’nde yapılmak istenen 4 HES için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından verilen ruhsatın ardından 2013 yılında hareket geçen şirket, yurttaşları ikna edemeyince tehdit yoluna başvurmuştu. Buradan sonuç alamayan şirket, 2014 yılında çalışmalara başlamak için acele kamulaştırma yoluna gitti. Halk tarafından açılan davada Danıştay 6. Dairesi kamulaştırma kararını durdurdu. Karara rağmen şirket, salgın sürecini fırsat bilerek yeniden HES yapımına başladı.
HES’in yapıldığı Zilan Deresi’nin Kürtlerin hafızasındaki yeri ayrıca büyük önem taşıyor. Kürtlerin hafızasında bir travma olan Zilan Deresi Katliamı (Komkujiya Geliyê Zilan) 1930 yılının Temmuz ayında yaşandı. 9 kolordu tarafından “3. Ağrı Harekatı” başlatılmadan önce Erciş ilçesinde yer alan Zilan Deresi’ne sığınan Kürtlere yönelik gerçekleşen bir katliam olarak tarihe geçti. Dönemin Cumhuriyet Gazetesi, “Zilan Deresi Lebalep Ceset Doldu” başlığıyla katliamı duyurmuştu. Zilan Katliamında yaklaşık 30 bin Kürdün katledildiği biliniyor.
AMAÇ HALKI GÖÇE ZORLAYARAK BÖLGEYİ KORUCULAŞTIRMAK
Zilan Deresi’ne HES yapılmasını ‘2. Zilan Katliamı’ olarak değerlendiren Zilan Ekoloji Platformu Sözcüsü Şahabettin Demir, “Zilan bölgesinde yüzlerce canlı popülasyon mevcut. Zengin, bitki türü olarak çeşitliliği fazladır. Birçok endemik bitkiye ev sahipliği yapıyor. Burada yaşayan insanlar tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlıyor. Yaylalar birkaç senedir özel güvenlik alanı oluşturularak yasaklanıyor. Koruculuk yaygınlaştırılmak isteniliyor. HES ile birlikte halkı zorunlu bir göçe sevk ediyorlar. Katliamın yapıldığı yere HES yapılıyor bu bizim için çok manidar. Zilan katliamı asla unutulmaz Kürtlerin ortak acısı ve hafızasıdır” dedi.
HES İLE TARIM VE HAYVANCILIK DA BİTİRİLECEK
Her alanda büyük bir kuşatmanın yaşandığına dikkat çeken Demir, “AKP iktidarı döneminde dönemin de doğa yağmalanmaya başlandı. Doğanın güzelliğini büyük tekellerin sermayelerin iş makineleri ve beton yığınları göze çarpıyor her yerde. HES’ler yapılınca, sular kesilecek, oradaki insanlar tarlasını sulayacak su bulamayacak, hayvancılık ve tarım bitme noktasına gelecek. Doğada yaşayan yaban hayvanlar da su bulamayınca yok olacak. Dünyada nesli tükenmekte olan su samuru ve bıyıklı balık Zilan çayında var. HES birkaç ay içinde oldu bittiye getirilmek isteniyor. Bizim davamız ise hala devam ediyor” diye konuştu.
JANDARMA KÖYLÜLERİ TEHDİT EDİYOR
Jandarmanın köylüleri dava açmamaları için tehdit ettiğine dikkat çeken Demir konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Biz bir grup arkadaşla bir araya geldik. Zilan Ekoloji Platformunu kurduk. Türkiye hatta Yurtdışı Ekolojik hareketlerle dayanışma amaçlı HES sürecini tartıştık. Şunu net bir şekilde belirtmek istiyorum Türkiye’deki ekoloji hareketlerinden isteğimiz desteği alamadık. Birçok alanda bizimle dayanışma mesajları ve mücadele çağrıları da aldık.
Ülkenin birçok alanında HES’lere duyulan öfkeyi Zilan’da göremedik. Bu da Ekoloji hareketlerine bir sitemimizdir. Zilan’ın çok ayrı bir konumu vardır halkımızın yüreğinde. Her şeyden önce orada büyük bir katliam yapıldı. Şimdi HES’in nasıl bir faydası olabilir Zilan halkına? Zilan Ekoloji platformu olarak sonuna kadar bu davanın takipçisi olacağız. Halkımız hiçbir şekilde bu kararı tanımıyor.”