AKP direnişi ‘eve’ hapsetmek istiyor

0
269

Boğaziçi eylemleri ile birlikte sıkça başvurulan kelepçeli ev hapsini, eve hapsedilenlere sorduk

Son dönemde ev hapsi cezası giderek yaygınlaşıyor. Ev hapsi cezası iktidarın bireyleri tecrit altına alma, yalnızlaştırma, toplumsal eylemleri engellenme ve direnişi kırma politikalarından biri olarak görülüyor. Boğaziçi Üniversitesi’ne, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından kayyum rektör olarak Melih Bulu’nun atanmasının ardından başlayan protesto gösterilerinde en az 560 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 11’i hakkında tutuklama kararı çıkarken, 24 kişiye ise ev hapsi cezası verildi. 14 Ocak’ta ESP’ye yönelik operasyonlarda 47 kişi gözaltına alınmıştı. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş ve ETHA muhabiri Pınar Gayıp’a ev hapsi cezası verildi. ESP, DBP, Devrimci Parti, Mücadele Birliği Platformu, Alınteri, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Partizan’ın ortak çatı altında bir araya gelerek oluşturduğu Birleşik Mücadele Güçleri’nin (BMG) kuruluş deklarasyonunu açıklamak için 4 Şubat günü Kadıköy’de yapmak istediği eyleme yapılan polis saldırısında 61 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan kişiler adli kontrol ile (Yurt dışı yasağı, karakola imza verme ve ev hapisleri gibi cezalar verilerek serbest bırakılmıştı) ev hapsi cezası alanlar, yaşadıkları sorunları gazetemize anlattı.

Siyasi bir karar

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi Hivda Selen, Boğaziçi eylemlerine katıldığı için ev hapsi cezası aldı. Selen, ev hapsi cezasının verilme sebebinin Boğaziçi eylemlerinden uzaklaştırılmak olduğunu söylüyor. Selen, “Bunun siyasi bir karar olduğunu düşünüyorum. 2911 sayılı Kanun’a muhalefet olarak ayaklarımıza kelepçe taktılar. Ev hapsine çarptırıldık. Bu ceza kesinlikle hukuki bir karar değildir. Sonuçta bu kelepçeler kadınları katledenlere ya da nefret söylemi üretenlere takılmadı. Üniversitelerin özgürlüğünü savunduğumuz için bizim ayağımıza takıldı. Var olan, büyüyen bir direniş var. Zaten ev hapsinin temel sebebi bizi bu direnişten uzaklaştırmak. Ayağımızı bu direnişten kesmeye çalıştılar. Biz direnişten vazgeçmiyoruz. Pek çok üniversiteden öğrenciler bu duruma itiraz ediyor. Memlekette politik özgürlükler sorunu var. İnsanlar; söz, yetki, karar sahibi olmak istiyor. Öğrenciler, gençlik de bunun bir parçası. Bunun için direnmeye devam edeceğiz. Ev hapsi, gözaltılar, tutuklamalar direnişimizi sönümlendiremeyecek. Sokakta, evde, içeride, dışarıda direnmeye, aşağı bakmamaya devam edeceğiz” diyor.

Tecrit politikası uygulanıyor

Ev hapsi alan kişiler pek çok ihtiyacını karşılayamıyor. Ceza alanlar başkalarına muhtaç hale getiriliyor. Selen de ev hapsi cezasından kaynaklı olarak ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Selen, ev hapsi sürecinde yaşadıkları sorunları şu sözlerle anlatıyor: “Hastalandığımızda birilerinden izin alarak hastaneye gidebileceğiz ve çok kısıtlı bir sürede bu ihtiyacımızı karşılayabileceğiz. Aynı zamanda evimizde bizim dışımızda yaşayan kimse yoksa kendi ihtiyaçlarımızı gideremeyeceğiz. Dışarıdan alışveriş yapamayacağız. Evimizde bir köpek varsa onu dışarı çıkarıp gezdiremeyeceğiz. Birilerine muhtaç olarak yaşıyoruz. Birçok arkadaşımız çalışıyor, onlar çalışamayacak. Ekonomik anlamda zorluk yaşıyoruz. Bir yandan da dört duvar arasında tecrit ediliyoruz. İnsan sosyal bir varlıktır ve sosyalliği ile kendi hayatı ile vardır, biz şu an toplumdan dışlanmış bulunuyoruz. Biz direnişten vazgeçmiş değiliz. Evde de bunu yapmaya çalışıyoruz. Boğaziçi  direnişine nasıl katkıda bulunabiliriz diye düşünüyoruz. Elektronik kelepçelerin üzerine çeşitli sloganlar yazarak ev hapsini teşhir ediyoruz. Sosyal medyada yapılan eylemlere dahil oluyoruz.”

Hayvan haklarını savunmak için hayvan olmamıza gerek yok!

2 Şubat’ta Kadıköy’de Boğaziçi’ne atanan kayyum rektöre karşı yapılan eylemde gözaltına alınarak ev hapsi cezası alan psikolog ve Kadıköy Dayanışma Ağı Üyesi Melis Akyürek, ev hapsi cezasının muhalifleri sokaktan uzak tutmak için uygulanan bir politika olduğuna dikkat çekiyor. Akyürek, “Açıkçası ev hapsi şu anda muhaliflere uygulanan bir politikadır. Muhalefeti susturmaya çalışıyorlar. Her şeyi araç olarak kullanıyorlar. Ev hapsini de araç olarak kullanıyorlar. Yarın öbür gün seçim gündemi olduğu süreçte seçim çalışması yapan insanları toplamayacakları ne malum, bilmiyoruz. Sokağı etkisiz hale getirmek için ev hapsi dayatmayacakları ne malum. 10 günü aşkındır evdeyim, özgürlüğüm elimden alınmış durumda. Dayanışma faaliyetlerim elimden alınmış durumda. İşe gitmem engellendi. Sosyal hayatım elimden alınmış durumda. Evden markete dahi çıkamadığınız için ekmeğinizi almanız için bile bir arkadaşınızdan destek almak zorundasınız. Başkasına muhtaç hale getirilmiş durumdayız” dedi.

Dayanışma ayakta tutuyor

Direniş ve dayanışma kültürünün önemine vurgu yapan Akyürek, bu sayede ayakta durduklarını söylüyor. Akyürek, “Boğaziçi direnişinin bu noktaya bile gelmesi bir kazanımdır. Bugün AKP tarafından atanan kayyum AKP’li, intihalci rektör o meşruiyetini kaybetmiştir. Her ne kadar somut olarak orada da olsa hem Boğaziçi nazarında, hem akademik olarak, hem uluslararası arenada meşruiyetini kaybetmiş rektör. Bundan sonraki süreçte bizim en iyi yaptığımız şey direnişe devam etmek ve dayanışma kültürünü canlı tutmak. Onlarda olmayıp bizde olan en önemli şey dayanışma kültürü diyebilirim. Bu dayanışma kültürü devam ettikçe bizlerin yalnızlaşma ve kaybetme şansı yok” vurgusu yapıyor.

Vicdanlı olmak yetiyor

Akyürek, kayyum rektöre karşı çıkmak için Boğaziçili olmaya gerek olmadığını vurguluyor. Akyürek, hükümetin bir suçlama olarak öne çıkardığı “Onlar Boğaziçili değil” sözlerine şu karşılığı veriyor: “Boğaziçi mezunu değilim ama benim Boğaziçi Üniversitesi’ne AKP atamasıyla gelen rektöre karşı çıkma hakkımı elimden almıyor. Bir şeye karşı çıkmak için onun öznesi olmamıza gerek yok. Hayvan haklarını savunmak için hayvan olmamıza gerek yok. Memleketin, nehirlerin zehirlendiği zaman buna karşı çıkmak için illaki bir ağaç veya toprak olmamıza gerek yok. Duyarlı olmak, empati yapmak ve haksızlığa karşı vicdanlı olmak bence yetiyor. Bizler direnmeye devam edeceğiz. Soma’da, Çorlu katliamında, Kaz Dağları’nda, Suruç’ta, Ankara Katliamı gibi nerede bir haksızlık varsa orada olmaya devam edeceğiz.”

‘Ev içi’ gazetecilik

Sık sık gözaltına alınan ve daha önce de ev hapsi cezası alan Gazeteci Pınar Gayıp, Etkin Haber Ajansı’na (ETHA) yapılan operasyonla gözaltına alınarak ev hapsi cezası aldı. Gayıp da ev hapsi cezasının amacının eylemleri, direnişleri sönümlendirmek ve kitlelerin iç içe olmasını engellemek olduğunu vurguluyor. Ev hapsi cezasına idmanlı olduğunu söyleyen Gayıp, “Ev hapsinin amacı iktidarın dışa dönük yargı mekanizmasında gazetecileri tutuklamayıp ev hapsi vererek tutuklu gazeteci sayısı ‘Sizin abarttığınız kadar yüksek değil’ demek için. İktidarın amacı muhalifleri, sosyalistleri sokaktan kopartmak ve kitleler ile iç içe olmasını engellemektir. Sosyalist bir kimliğe sahip olduğum için böyle bir cezalandırma yöntemine girdiler. Benim açımdan çok değişen bir şey olmadı. Bire bir haber kaynaklarım ile görüşemeyeceğim. Telefonla, maille arayıp haberlerimi yapmaya devam ediyorum. Ofisi eve taşımış gibiyim. Sabah 07:30’da kalkıp bilgisayarımın başına oturuyorum. Sistemli bir şekilde çalışmaya devam ediyorum” diyor.

Ev hapsi yaygınlaştı

Gayıp, iktidarın korktuğu için bu yönteme başvurduğunu düşünüyor. Gayıp’a göre nedeni ise toplumda biriken öfkenin patlama noktasında olması. Gayıp, “Antidemokratik uygulamalar, hak gaspları, haksız ve hukuksuzluklar her şey ayyuka çıkmış durumda. İnsanlar artık bir patlama noktasına gelmiş durumdalar. Toplumun bütün kesimlerinde biriken bir öfke var. İktidar bu biriken öfkeden korkuyor. Bu yüzden Boğaziçi direnişini Gezi direnişi ile bağdaştırarak kitlesel gözaltılar, tutuklamalar ve ev hapsi cezalarını artırdı. 2911 sayılı Kanun’a muhalefet etmekten insanları tutuklamayacakları için son dönemde tüm gözaltıların yarısından çoğu konut terk etmeme, adli kontrol ile salıverme cezalarını artırdı. Ev hapsi verilenlere dönüp baktığımızda hepsinin sokakta olduğu ve sokağın, mücadelenin aktif özneleri olduğunu görüyoruz. Bu şekilde sokağı susturmak istiyorlar. Bedenen bizleri eve hapse etmiş dahi olsalar düşünce itibarıyla özgürüz. Bunu engelleyemiyorlar. Polis saldırısına rağmen, tutuklama tehditlerine rağmen insanlar direnmeye devam ediyor. Bizler de tüm baskılara karşı susmayacağız, sinmeyeceğiz. Direnmeye, mücadele etmeye devam” sözleriyle noktalıyor konuşmasını.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz