“Geleceğin teminatı”, “vatanın bekçisi”, “değişimin öncüsü”… Gençliğe atfedilen vasıflar, iktidarların gençlik tasavvurları gibi farklılık gösterebiliyor. Bugün Boğaziçi Üniversitesi protestoları ile gündeme gelen öğrencilerin, geçmişte eylemleriyle tarihe yön verdiği zamanlar var. Öğrenci hareketiyle kaderi değişen yükseköğretim kurumlarından biri, Boğaziçi Üniversitesi…
Sene 1968, yer İstanbul… Faruk Pekin, Robert Kolej Yüksekokulu’nda kimya mühendisliği okuyor. Aynı zamanda okulun, Öğrenci Birliği Başkanı. Hızla politikleşen gençlerin tüm dünyayı sarstığı bir dönem. Türkiye’de de 68 rüzgarı esiyor. Bir yanda 6. Filo eylemleri, diğer yanda İstanbul Üniversitesi’nin Deniz Gezmiş liderliğinde öğrenciler tarafından işgali. Öğrencilerin hayalleri ve talepleri var. Buna, Robert Kolej Yüksekokulu’nda okuyan gençler de dahil: Okullarının millileşmesini istiyorlar. Faruk Pekin, Robert Kolej Yüksekokulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne dönüşme sürecini başlatan kişi:
“Şöyle bir ülke düşünün: Yargıçlar yürüyor, astsubay eşleri yürüyor, öğretim üyeleri yürüyor. Gençlik yürüyor.”
<p>Faruk Pekin</p> <p>Bu ortam içerisinde örgütlenen gençlik, üniversitelerin sorunlarına çözüm aradığı gibi ülke ve dünya gündemine dair güncel meselelere de ses çıkarıyor. Pekin'in başkanlığını yaptığı Öğrenci Birliği'nin eylemliliği sonuç veriyor. 1971 yılında Anayasa Mahkemesi'nin özel yüksek okulların kapatılması kararıyla, ABD'li Christopher Rheinlander Robert'in mali desteği ile açılan Robert Kolej'e ait yüksekokul, Türkiye Cumhuriyeti devletine bırakılarak "Boğaziçi Üniversitesi" oluyor.</p> <p>"Türkiye Cumhuriyeti tek kuruş ödemeden Bebek'teki arazinin sahibi oldu. Burada öğrenci birliğinin ciddi katkısı vardır."</p> <p>Pekin'in öğrenci hareketi içinde yer aldığı yıllarda üniversiteliler, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Taşkışla kampüsünde bir araya geliyor. Ortak bildiriler burada hazırlanıyor. O dönem, işçilerin fabrika işgali öncesi öğrencilere "Bizi destekleyin" dediği bir dönem. Akıllı telefon yahut sosyal medya araçları yok ama iletişim kurmanın her zaman bir yolu var.</p> <p>"Pencereden atılarak katledilen Vedat Demircioğlu'nun ölümünü, İzmit'teyken arkadaşların yanıma gelip haber vermesiyle öğrendim. Bir durum olduğunda İTÜ'de buluşurduk. Ankesörlü telefonlar vardı. Santrale bağlanırdı, direkt arayamazdınız."
©Deutsche Welle Türkçe