‘Maraş Katliamı ile Kürt Alevilerinin toplumsal varlığını dağıtmaya çalıştılar’

0
456

Maraş Katliamı’nın Kürt Alevilerinin toplumsal varlığını dağıtarak etkisiz hale getirme ve bu siyasetten hareketle diğer Alevi süreklerine, demokrasi mücadelesi verenlere göz dağı vermek amacıyla yapıldığını belirten DAD Genel Sekreteri Zeynel Kete, “Alevilerin sorunu sadece Alevilerin mücadelesi ile çözülmez. Aleviler, emek, barış, demokrasi, Hakk ve hakikat arayışında olan bütün mazlumlarla bir araya gelmelidir” dedi.

Maraş Katliamı’nın üzerinden tam 42 yıl geçti ancak katliamın izleri hala dipdiri. 19-26 Aralık 1978’de yaşanan katliamda, sadece bir hafta içerisinde resmi verilere göre 111 kişi, resmi olmayan beyanlara göre ise 500’ün üzerine insan yaşamını yitirdi. Yüzlerce insan yaralandı. 210 ev, 70 iş yeri tahrip edildi.

Yaşananlar üzerinden 42 yıl geçmesine rağmen etkin bir soruşturma ise yapılmadı.

Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Genel Sekreteri ve Adana Şube Eş Başkanı Zeynel Kete, Maraş Katliamı’nın 42. yıl dönümüne ilişkin PİRHA’nın sorularını yanıtladı.

“ALEVİLER TARİH BOYUNCA “YAŞAMINA SON VERİLECEKLER” LİSTESİNDEDİR”

Diren Keser: Aleviler tarih boyunca katledildi, inancı yok sayıldı. Aleviler neden hedefteler?

Zeynel Kete: Bir siyaset tarzı olarak Alevi katliamları imparatorluklar döneminden başlayarak günümüze kadar devam etmiştir. Kullanılan dil ve aktörler farklı olsa da, yöntem, amaçlanan hedef ve zihniyet hep aynıydı. Aleviler imparatorluklardan cumhuriyete kadar her dönemin ötekisidir. Cumhuriyetle beraber özellikle Kürt Alevileri ötekinin ötekisi durumundadır. Selçuklu ve Osmanlılar döneminde Rêya Hakk Alevî sürekleri için “din dışı, kâfir, mulhit, zındık” denilerek katledilmelerine fetva verilirken, günümüzde ise “ya din dışısın ya da dinselleseceksin” denilerek ulus devlet anlayışının çerçevesini belirlediği Türk İslam anlayışı içine alınmaya çalışılıyor. Alevi sürekleri Osmanlı ve devamında gelişen İslami iktidarlar tarafında sürekli herhangi bir cezai müeyyideye uğramadan rahatlıkla “yaşamına son verilecekler” listesine alınmıştır. Bunu katliama katılanların söylemlerinde ve savunmalarında net olarak görmekteyiz.

“SORUNLARIN TEMELİNDE TEKÇİ ANLAYIŞ YATIYOR”

-Cumhuriyet Aleviler cephesinden bir umut olarak görüldü.

Zeynel Kete: Doğrudur. Cumhuriyetle beraber Aleviler nefes alacaklarına inandılar. Cumhuriyet ismi kulağa hoş geldi ve Osmanlı zulmünden kurtulmanın umudunu yaşatıyordu. Ama yeni Türkiye Cumhuriyeti, çok kültürlü bir coğrafyada kurulurken, tekçi ulus devlet anlayışının kodlarını esas alınca bugüne kadar devam eden sorunların da temelini oluşturmuş oldu. Osmanlılarda Araplar için kullanılan “kavmi necip” tanımlaması Cumhuriyetle beraber “Necip Türk Milleti” ne dönüştü ve ulus yaratma projesi bu çerçevede belirlendi. Dolayısıyla Türk etnisitesinin dışındaki farklı yapılar, sürekler, etnisiteler, klanlar, kabileler öteki oldular. 1924 Anayasası ile beraber bu anlayış hukuki bir zemine oturdu. Bu anayasaya göre makul vatandaş “Türk olan, Türkçe konuşan, Müslüman ve Hanifi” olması gerekirdi. Buna laiklikte eklenince; Laik, Sünni, Müslüman, Türk ve Hanifilik muteber vatandaşın kimliğini oluşturuyordu. Bu kimliğe sahip olanlar elit, üstün ve seçkindiler. Osmanlıda Millet-i Hakime “Sünni İslamı” kapsarken, cumhuriyetle beraber ” Türk-İslam” kimliği şeklinde devam ettirildi. Eşitsizlik etnisite ve din üzerinden yeniden üretildi. Aslında günümüzde Alevilerin yaşadığı sorunların temelini bu bakış açısından aramak lazım.

“KATLİAMLAR MİLLİ PROJENİN SONUCUDUR”

-1924 Anayasası ile birlikte Şark Islahat Planı devreye konuyor. Şark Islahat Planı Alevilere yansımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zeynel Kete: Cumhuriyetin ilk yıllarında devletin milli siyaset belgesi durumunda olan Şark Islahat Planı, Fırat’ın batısındaki Kürtler ve farklı etnik yapılarla beraber yaşayan Rêya Hakk Alevî Kürtlerin yerinden, yurdundan edilmesi, demografik yapının değiştirilmesi ve asimile edilmesine yönelik millî bir plandır. Bu plana İslamiyet’in farklı sürekleri de tabiydi. Rêya Hakk Alevî Kürtlerin yoğunluklu olarak yaşadıkları havzalardan biri Dersim Koçgiri (Fırat Havzası) iken, diğeri de Maraş merkezli (İç Toroslar) havzasıdır. Bu havzalar binlerce yıldır Rêya Hakk Alevî inancının kadim coğrafyasıdır. Bu coğrafyada Hakk ve hakikat arayışı hiç eksik olmamıştır. Zamanın ve mekânın bir ruhu, bir hafızası vardır. Bu coğrafyanın halkı, yaşananları, bu hafızayı canlı tutmuştur. Bu hatta güçlü bir Türkmen- Alevi, Bektaşi damarda mevcuttur. Pir Sultan’ın dile getirdiği “Bu yıl bu dağların karı erimez/ Eser bahtı sabah yel bozuk bozuk/Türkmen kalkıp yaylasına yürümez/Yıkılmış aşiret il bozuk bozuk ” söylemi bölgenin derin bir kaos yaşadığının, Türkmenlerin toplumsal yapısının bozulduğunun ifadesidir. Bu hatta Baba İshak, Baba İlyas, Hace Bektaş, Pir Sultan, Şah kulu, Kalender Çelebi, Baba Zünnun ve daha nice hakikat arayışçısının yaşadığı mekandır. Osmanlılar bu hatta yaşayan Alevileri “Tashih-i itikat” olarak yani ” inançsızlar, yanlış inananlar, inancı düzeltilecek olanlar” olarak tanımlamış, siyasetini de bunun üzerine inşa etmiştir. Bu hat Rêya Hakk Alevî inancının doğal akademisi gibidir. Kadim Rêya Hakk Alevi ocakları, Alevi filozofları, bilgeleri, ozanları, Hakk aşıkları, pir-talip ilişkisinin en güçlü olduğu, hakikat ve özgürlük arayışının sürekli devriye halinde olduğu bir hattır. Aryenik inanç geleneği günümüze devriye etmiştir. Şark Islahat Planı ile başlayan siyaset anlayışı,1938 Dersim Tertelesi ile devam etmiştir. Devamında 1967 Elbistan,1975 Malatya, 1978 Malatya, Maraş, Sivas’ta meydana gelen katliamlar bu milli projenin sonucudur. Maraş Katliamına da bu anlayışla değerlendirmek gerçekçi olur.“BEREKETLİ TOPRAKLARIN KÜRT ALEVİLERİN ELİNDE OLMASI ZAMANIN EGEMENLERİNİ ÜRKÜTTÜ”– Niye Maraş?Zeynel Kete: 1970’li yıllar Türkiye’de çoklu krizlerin derinlikli yaşandığı dönemlerdir. Doğal olarak bu kriz kendi içinde bir toplumsal muhalefeti de var edecekti. Sistem karşıtı güçler yaşamın bir çok alanında ortak mücadele alanları oluşturmuştu. Aynı dönemlerde Maraş, Adıyaman, Sivas, Dersim hattında Rêya Hakk Alevî Kürtlerin resmi ideolojiye karşı, asimilasyona karşı kendi hakikatleri ile inançları ve tarihleri ile bütünleşme arayışına girmişlerdi. Bu hakikat arayışı öz değerlerini içselleştirme, kaybolan hakikatle bütünleşme, bu değerleri yok etmeye çalışan Nahak, otoriter zihniyete karşı kendi olma, irilenme, dirilenme, birlenme çabasıdır. Bu çaba her zaman zulümle karşılık bulmuştur. Bu çabanın karşılığı katliam, sürgün, göz yaşı, taciz, tecavüz olmuştur. Bölgedeki Aleviler emek, barış, demokrasi, insan hakları mücadelesinde örgütlü güç haline gelmişlerdi. Alevilerde bir farkındalık oluşmuştu, bir arayış içindeydiler. Bu arayış tarihsel değerlerine sahip olma arayışına götürmüştü. Özellikle 1970’lerde Maraş’ta Kürt Aleviler ekonomik olarak büyük bir üretici güç durumundaydılar, belirleyici olmuşlardı. Elbistan’da Şeker pancarı, pamuk, büyük ve küçük baş hayvancılık, Pazarcık’ta çeltik ve şekerpancarı üretimi başta olmak üzere, Bağdat’a kadar devam eden bir ticaret yolu. Bu bereketli toprakların Kürt Alevilerin elinde olması zamanın egemenlerini, ürkütmüştü.“MARAŞ KATLİAMI KÜRT ALEVİLERİNİN TOPLUMSAL VARLIĞINI DAĞITMAK İÇİNDİ”

Tüm bu nedenlerden kaynaklı Maraş Katliamı Rêya Hakk Alevî hattındaki Kürt Alevilerinin toplumsal varlığını dağıtma, parçalama, varlığını, birliğini etkisiz hale getirme bu siyasetten hareketle diğer Alevi süreklerine, emek, barış, demokrasi mücadelesi verenlere, sol, sosyalist kesime göz dağı vermek içindir. Bu bakımdan son derece profesyonel tertiplenmiş, plânlı, programlı, derinlikli bir alan araştırması, demografik araştırma inceleme yapılarak tertiplenmiştir. Hem alan araştırması, adres tespitleri hem de masa başı çalışma yapılmıştır. Kendini bilmez bir grup meczubun yanacağı iş değildir. İki saatte Kıbrıs’ a asker çıkarmakla övünen, kendine demokrat olan bir yönetimin, hükümet yetkililerinin, resmi çizginin dışına çıkan Kürt Alevilerine neler yapabileceğinin en somut örneğidir. Katliamda kurtulanların söylemlerinde bu gerçeklik net olarak kendisini göstermektedir.

“ALEVİLER KENDİ TARİHLERİNİ YAZMALIDIR”

-Aleviler bu katliamı ve diğer bir çok katliamı tam olarak bilince çıkardıklarını düşünüyor musunuz?

Zeynel Kete: Düşünmüyorum. Çünkü katliamları anmak, anlamaktır. Onların darına durmak, yaşananları bilince çıkarmaktır. Maraş Katliamı sadece Alevilerin sorunu olmamalı. ‘Aleviler katledildi bu sorun Alevlerindir’ mantığından kurtulmalı. Bu katliam tüm Alevi sürekleri başta olmak üzere, emek, barış, demokrasi mücadelesi veren bütün sol sosyalist kesimin de sorunudur. Aynı zamanda eşitsizliğin etnisite ve din üzerinden yeniden üretilmesini kabul etmeyen hakikatçi Müslümanların ve Türklerin de sorunu olmalıdır. Bir siyaset tarzı olarak Maraş Katliamı farklılık içinde birlik olarak, ikrar ve rızalıkla bir yaşamın olması gerektiğine inanan her kesimin sorunu olmalı. Alevilerin yaşanan katliamlar karşısında yediden yetmişine kadar kendilerini sorumlu hissetmeleri gerekiyor. Sadece yılda bir defa kurumsal olarak, izin alarak Maraş’a gidip anma etkinliği yapmak, yetmiyor. Her kesim, grup yada dernek bulunduğu yerde Maraş’ı ve diğer katliamları tanımlarsa bu Nehak zihniyetin işini kolaylaştırır ve Aleviler nesne konumuna gelirler. Aleviler resmi tarih tezini aşan, kendi hakikatini esas alan bir hafızayla olayları açıklamalı. Alevi katliamları denince, sadece imparatorluk dönemleri akla gelmemeli. Bu hakikati saptırma anlayışı, aynı zamanda resmi tarih tezini aşamada durumudur. Bu bakış açısı Alevilerin kendi aralarında ruhsal ve bedensel olarak ikrarlaşmalarının önünde engeldir. Alevilerin kendi tarihlerini yazmaları lazım. Analarımızın söylemlerini hiçe sayamayız. Maraş katliamında özellikle kadınların söylemleri dikkate alınmalı. Eşine dönüp ” Beni sen öldür, bunlara verme” diyen bir kadının ne demek istediğini bilmek için derinlikli düşünmek lazım.“ALEVİLER MUTLAKA CUMHURİYET MODERNİTESİNİ SORGULAMALARI GEREKİYOR”

Alevilerin günümüzde yaşadıkları sorunları, günümüzde olup bitenleri anlayabilmeleri, ve bunların bir daha yaşanmaması için mutlaka Cumhuriyet modernitesini, bu modernitenin zihinsel yapıyı oluşturan tekçi anlayışı ve bu anlayışın zihinlerinde bıraktığı etkileri sorgulamaları gerekiyor. Bunun için önce kendilerine yönelmeleri lazım. Özünü yoklamaları gerekiyor. Alevilerin öncelikli olarak kendilerine ait zamanın ve mekânın ruhuna, bu mekanlarda görünür olan kültürü, konuşulan dili, kendi kavram ve kuramlarının tarihsel izlerini bilmeleri gerekiyor. Bütün bunların olması için resmi ideolojinin izlerinden kurtularak, hakikatleri ile bütünleşmeli. Her Alevi can ocağı ile bütünleşmeli, el ele el hakka diyerek, yola ikrar vermelidir. Türk İslam anlayışını esas alan tarih tezinin dayandığı hakikati içermeyen kirlilikten kurtulmalı.

“EN TEHLİKESİ ALEVİLERİN İLERİCİLİK ADINA, İNANÇLARINI GERİCİ GÖRMELERİ DURUMUDUR”

-Katliamlar tarihte mi kaldı?Zeynel Kete: Günümüzde katliamlar devam ediyor. Bugün Maraş, Malatya, Adıyaman, Sivas, Dersim gibi Rêya Hakk Alevi coğrafyası uygulanan politikalardan dolayı köyden kente hızlı göç olgusu ile karşı karşıya kalmış, kutsal mekânlar barajlar altında bırakılmış, ekolojik felaketlere uğramış, pir-talip ilişkisi kesintiye uğramış durumdadır. En tehlikesi de Alevilerin bilimcilik adına, ilericilik adına, inançlarını gerici görmeleri durumudur.“ALEVİLİĞİN BİR SORUNU YOK, ALEVİLERİN SORUNU VARDIR”

-Bu sorunlar nasıl çözülür? Hangi yol ve yöntemlere ihtiyaç var?

Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor. Alevilerin sorunu sadece Alevilerin mücadelesi ile çözülmez. Aleviler, emek, barış, demokrasi, Hakk ve hakikat arayışında olan bütün mazlumlarla bir araya gelmelidir. Alevilerin ‘Rıza Toplumu’ perspektifi bir muhalefet perspektifi değildir, Nahak zihniyete karşı bir alternatiftir. Aleviliğin bir sorunu yok, Alevilerin sorunu vardır. Bu sorunda kendi direnen inanç gerçekliğini ve direnen toplum gerçekliğini esas alarak, bütün rıza toplumu sürekleri ile cem olmalı, gönül belirlemelidir.

Diren KESER/ADANA

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz