El Meshebî: Yemen’in önünde federasyon ve bölünme seçenekleri var

0
288

2015 yılından beri çatışmaların yaşandığı Yemen’de Nisan ayında ilan edilen ateşkes hala yürürlükte olsa da siyasi çözüm umudu hala çok uzakta.

Siyasi, idari, ekonomik ve duygusal olarak parçalanmış olan Yemen’de Suudi Arabistan ile İran arasındaki bilek güreşi devam ediyor.

Ülkeyi yıkıma doğru götüren bu güç gösterisine, Türk devleti de İhvanı Müslim (Müslüman Kardeşler) bağlantılı Islah Partisi üzerinden dahil olmaya çalışıyor.

Türk devleti İhvan üzerinden Aden kentine hakim olarak, Süveyş Kanalı’na varmadan önce bölgenin stratejik boğazı olan Babül Mandeb Boğazı denetimine alarak, Mısır ve Körfez ülkelerini çevrelemeye çalışıyor.

Çatışmaların bir tarafında Şii mezhebinin Zeydiye/Zeydi kolundan olan Husiler var ve 25 milyon nüfuslu ülkenin yüzde 35 ila 40’ını oluşturuyor. Husiler içinde örgütlenen Ensarullah Hareketi İran’dan destek alıyor.

Diğer tarafta ise Eylül 2014’teki eylemler sonrası iktidarı bırakan ve Suudi Arabistan’a kaçan devrik cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur el-Hadi ve destekçileri var.

Suudi Arabistan, Mısır, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Fas, Sudan ve Ürdün gibi birçok Arap ülkesi 2015 yılında kurdukları Arap Koalisyonu ile Yemen’de Husilere karşı harekete geçti.

Osmanlı’nın zulmünden sonra 1920’lerden 1947’ye kadar iç savaş yaşayan, 1956’da Cemal Abdulnasır’ın Mısır ve Suriye’de kurduğu Birleşik Arap Cumhuriyeti’ne dahil olan, daha sonra uzun yıllar Kuzey ve Güney Yemen olarak ikiye ayrılan, nihayetinde 22 Mayıs 1990’da yeniden birleşen ülke, şimdi yeniden ayrılmanın eşiğinde.

Yemen’deki ateşkes sürecini, siyasi çözüm arayışlarını, İhvanı Müslim’in çözüm-çözümsüzlükteki rolünü ve Aden’de ilan edilen özerkliğin akıbetini Güney Yemen Kurtuluş Cephesi Partisi Genel Sekreteri Elî El Meshebî’ye sorduk.

Meshebî, siyasi çözüm için Yemen halkının önünde ya federatif bir yönetim şekli ya da ülkenin iki ayrı devlete bölünmesi seçeneklerinin olduğunu söyledi.

Öncelikle Yemen’deki ateşkes sürecini sormak istiyoruz. Yemen’de ateşkes rejimi devam ediyor mu, ateşkesin sürdürülebilirliğini görüyor musunuz?

Pratik olarak savaş şu anda durmuş durumda. Şu anda sadece bazı çatışmalardan söz edebiliriz. Bu çatışmalar da normal. Yani sahada siyasi bir çözüm gelişmedikçe bu tür ufak çaplı çatışmalar olacaktır. Bunlar küçük detaylar ama uluslararası boyutlarının olmadığını ve perde arkasının olmadığını da söyleyemeyiz. Yani bunlar uluslararası anlaşmazlıkların yansıması olarak okuyabiliriz. Fakat Riyad anlaşması sonrası çatışmaların büyük oranda son bulduğunu söyleyebiliriz.

Ateşkesle birlikte, siyasi çözüm için Birleşmiş Milletler ya da başka aktörler öncülüğünde atılan adımlar var mı?

Siyasi çözüm için net bir okumadan söz edemeyiz. Fakat sahadaki durum üç seçeneği sunuyor. Bu seçenekler var olan durumu kabullenme ya da durumların mevcut seçeneği kabul etmesi olarak okuyabiliriz.

Birinci seçenek; ülkenin kuzey ve güney olarak iki federal bölgeye ayrılması ve güneyin iki, kuzeyin de iki özerk bölge olarak tasarlanması.

İkinci seçenek ise yönetim ve temsiliyet eşitliğinin sağlanması şartıyla ülkenin 3 ayrı federal idari yapıyla yönetilmesini (bunların ikisi kuzeyde, biri güneyde) öngörüyor.

Bu iki seçenek de ancak Yemen’in kuzeyindeki güçler arasında sorun olmaması şartıyla hayat bulabilir.

Üçüncü seçenek ise uluslararası güçlerin gözetiminde Yemen’in iki ayrı devlete bölünmesidir. Böylece Güney Yemen bağımsız bir devlet olarak Kuzey Yemen’in sorunlarından sıyrılmış olur.

Mevcut durumda Yemen iki, hatta üç parçaya bölünmüş durumda. Genel bakışa göre, bu savaşın bir tarafında Suudi Arabistan, bir tarafında İran var. Sizler Aden bölgesi olarak kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz?

Şüphesiz ki bizler Güney Yemen güçleri olarak Arap Koalisyonu’nun projesini destekledik. Bunu da başta Türkiye ve İran gibi uluslararası güçlerin müdahalesine karşı yaptık. Türk devleti ile İran arasında Irak’tan Suriye’ye, Libya’dan Yemen’e kadar Arap coğrafyası üzerinde gizli bir anlaşmanın olduğunu düşünüyoruz.

Böyle bir durum karşısında şüphesiz ki bizler Arap Koalisyonu’yla birlikte hareket ediyoruz. Ama burada sorulması gereken soru da şudur: Onlar da bizim halkımızın sunmuş olduğunu projeye destek veriyorlar mı vermiyorlar mı? Bu da önümüzdeki aylarda netleşecektir.

Bugün burada yaşadığımız şeyler Kürtlerin yaşadıklarından farklı değil. Türk devleti ile İran’ın Kürtlere yönelik politikalarının bir benzerini yaşıyoruz. Halkımız uluslararası destek görmeyi ve bağımsız bir devlet kurma hakkına sahiptir. Türk devleti, İran ya da başka bir Arap devletinin müdahalesi olmadan kendi toprakları üzerinde özgürce yaşamaları ve zenginliklerini halkının hizmetine sunma hakkına sahibiz.

Önceki soruyla bağlantılı olarak siz, nasıl bir siyasi çözüm projesi öneriyorsunuz?

Yemen sorununu bilmeden, tahlil etmeden sunulacak her çözüm projesi havanda su dövmekten öte bir şey olmayacaktır. Bazı çözüm projeleri Yemen sorununu görüyor. Mantıklı yaklaşımları var. Yani, Yemen sorununun zor bir kördüğüm olduğunu kabul ediyorlar. Yemen’deki meselenin iki devlet ve iki halk olduğunu görüyorlar. Fakat bu her ikisinin bir Yemen olduğu anlamına gelmiyor. Kardeşlik ve birlik söylemi, birbirimizin hakkını yiyeceğimiz anlamına gelmiyor.

Yemen sorunu, iki kördüğümden oluşuyor. Birincisi, Kuzey Yemen’de istibdat sorunu var. Güney Yemen’de ise Sana yönetimi ve sahadaki destekçilerinin işgali sorunu var. Geliştirilecek bir çözüm projesinde bunların masaya yatırılması ve bunların tekrarının olmayacağını garanti etmesi gerekiyor.

Sana Yönetimi, 2015 savaşı öncesi diyalog yoluyla Kuzey Yemen sorununu paylaşım temelinde çözmeye çalıştı. Ama bunu da Güney Yemen hesabı üzerinden yapmaya çalıştı. Peki o diyaloglar neyle sonuçlandı? Savaşla… Onun için sorunu tümden ortadan kaldırmayacak hiçbir çözüm projesi güvenlik ve istikrarı sağlayamaz. Sadece bir şeyle olabilir. O da uluslararası askeri müdahaledir. Bizler de Güney Yemenliler olarak böyle bir çözümü kabul etmiyoruz.

Çözüm, uluslararası güçlerin Kuzey Yemen’le yapacağı bir anlaşma sonrası Güney’le birlik görüşmelerine başlaması olabilir. Ama nasıl bir birlik? Bu birlik, iki halklı, iki sistemli bir birlik olmalı. Onların temsiliyetinin uluslararası güvenceye alınması gerekir. Aynı şekilde Güney Yemen’in de dış eller tarafından üretilmiş sorun ve çelişkilerini bu kongrede çözmesi gerekiyor. Bu kongre sonrası da ortak bir strateji belgesinin çıkması ve halkın iradesiyle seçilmiş beri temsil erkinin çıkarılması gerekiyor. Bundan sonra Güney ile Kuzey arasında görüşmeler başlayabilir. Bu durum da iki çözüm projesini sunabilir.

Bunlardan birincisi; iki devlet bir millet formülü olabilir. Ama Kuzey’in ve Güney’in birbirinden zarar görmemesi şartıyla. İkinci çözüm projesi ise nasıl olursa olsun Güney Yemen halkının sözü orada olabilmeli.

Yemen’in güneyinde özerklik ilanından sonra Arap Koalisyonu’nun temel bileşenlerinden Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirliği (BAE) arasında çelişkiler olduğu ifade ediliyor. Sizin bu konudaki okumanız nedir?

Bu iddialara gerektiğinden fazla anlam biçersek mübalağa etmiş oluruz. Bazı noktalarda görüş ayrılıkları olabilir. Çünkü herkesin kendine göre bir üslubu ve taktiği var. Ama Arap koalisyonunda Suudi Arabistan’ın esas güç olduğu ve Husilere karşı yetkinin ona verildiği de biliniyor. Koalisyon’daki bütün ülkeler bir geçiş süreci için ortaktırlar. Bunları şeffaflık çerçevesinde dile getiriyorum. Bunları kabul ettiğim ya da reddettiğim anlamına gelmesin.

Peki Müslüman Kardeşler bağlantılı Islah Partisi’nin Yemen’deki rolünü nasıl görüyorsunuz?

Ne yazık ki çözüm konusunda olumsuz bir rol oynuyorlar. Gerek İstanbul, gerekse de başka başkentlerden aldıkları icazet gereği Koalisyon’un başarısızlığı için bir rol üstlendiler. Diğer yandan Islah Partisi’ni yöneten kişi de Kuzeyli birisi. Bu da Husilerin hizmetine giren birçok şeyin buradan çıktığını gösteriyor. Kendilerini esas alma durumları, örgütlenme ve birçok siyasi çalışmanın önünü tıkıyor. İmkanları ve güçleri olmasına rağmen onları kamuoyuna anlatmak zor oluyor bu da onların sonunun erken olduğunu gösteriyor.

Size göre Yemen’in yeniden ikiye bölünmesi çözüm olur mu? Eğer böyle bir bölünme olursa, bu mezhebi temelde olmaz mı?

Yemen’de mezhep sorunu olsa da bu savaşın tamamıyla mezhebi bir savaş olduğunu söylemek gerçeği tam yansıtmayabilir. Yemen’de mezhebi bir sorun çıkmaması için gayret edenler ise yine Güney Yemen ve halkı olmuştur. Çünkü biz yurtseverliği ve yurtsever bilinci esas aldık. Onun için de bizim coğrafyamızda mezhebi temelde bir çatışma olmadı. Bunun en büyük örneği ise Zeydilerin Güney Yemen’deki varlığıdır. Kuzey Yemen’de Husi olan Zeydilerin oranı yüzde 20 civarındayken, Güney Yemen de dahil olmak üzere tüm Yemen’deki oranları yüzde 10 civarındadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz