“Nefes alabileceğimiz bir çevre için doğayı, sermayenin talanına karşı savunalım”

0
290

PİRHA- Tarım Orkam-Sen MYK, 5 Haziran Dünya Çevre Günü vesilesiyle yayınladığı açıklamada, böyle giderse bir süre sonra ortada kutlanacak bir çevre kalmayacağına dikkat çekilerek, “Nefes alamadığımız bu günlerde Dünya Çevre Günü’nü kutlamaya değil, “nefes alabileceğimiz bir çevre için” doğayı, sermayenin talanına karşı savunmaya çağırıyoruz” denildi.

Tarım Orkam-Sen Merkez Yönetim Kurulu 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne ilişkin ‘“Nefes Alamadığımız Günlerde Dünya Çevre Günü!” başlıklı açıklama yayınladı.

“DÜNYA YÜZEYİNİN ÜÇTE BİRİ ÇÖLLEŞME TEHDİDİ ALTINDADIR”

“Birleşmiş Milletler doğayı koruma konusunda duyarlılık yaratma ve çevre sorunlarına dikkat çekme amacıyla 1972’de, 5 Haziranı Dünya Çevre Günü olarak kutlanması kararı almıştı. Ancak görünen o ki, böyle giderse bir süre sonra ortada kutlanacak bir çevre kalmayacak” denilen açıklamada şunlara yer verildi:

“Bugün birçok ciddi tehditle karşı karşıya olan ekolojik yaşamda iklim değişikliği öncelikli tehdit olarak görülüyor. Bilim insanları her 24 saatte 150 ile 200 arası türün yok olduğunu tahmin ediyorlar. Diğer bir küresel sorun ise çölleşme. Dünya yüzeyinin üçte biri veya bir başka deyişle 4 milyar hektara yakın arazi çölleşme tehdidi altındadır. Her geçen gün tahrip edilen ormanların, tarım alanlarının, meraların, sulak alanların bedeli açlık, yoksulluk ve göç şeklinde sosyal boyutuyla da ağır ödeniyor.”

“BU TÜKENİŞİN SORUMLUSU YER ÜSTÜ VE YER ALTI KAYNAKLARINI ACIMASIZCA YAĞMALAYAN KAPİTALİST SİSTEMDİR”

Açıklamanın devamında “Bu ekolojik yıkımın diğer bir boyutu ise bugün yaşanan virüs salgını olarak karşımıza çıkıyor. Yaban hayatın yaşam alanlarının daralması ile ileride benzer pandemilerin olacağı öngörülüyor” denilerek, şunlar belirtildi:

“Bu tükenişin sorumlusu doğayı bitip tükenmez bir hırsla yutan, daha fazla kar için yer üstü ve yer altı kaynaklarını acımasızca yağmalayan kapitalist sistemdir. Emperyalist kapitalist sistem sadece emek sömürüsü ile değil, bütün canlıların yaşam alanlarındaki kaynakları da tüketerek varlığını sürdürmekte; ve yalnızca bu kaynakları tüketmekle kalmayıp, doğayı üretim artığının çöplüğü olarak da kullanmaktadır. Dolayısıyla ekolojik krizin her geçen gün daha fazla derinleştiği günümüz şartlarında Dünya Çevre Günü, sermayenin günah çıkarma gününe dönüşmüş durumdadır.”

“SU, HAVA VE TOPRAK HAYATTIR; HAYATIMIZ TEHLİKEDE”

Paris İklim Anlaşması’nı hala Meclis’ten geçirmeyen Türkiye’de de durumun farklı olmadığı vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:

“Türkiye’de son 50 yıl içinde, 3 Van Gölü büyüklüğünde (1,3 milyon hektar) sulak alan kaybedildi. Burdur, Isparta, Antalya, Afyonkarahisar ve Konya’nın güneyinde yoğunlaşan göllerin oluşturduğu Göller Bölgesi bu unvanını kaybetmeye doğru ilerliyor. Eğirdir Gölü , Eber Gölü ve Mekegölü de çöle dönen diğer göllerden. Koronavirüs fırsat bilinerek Salda Gölü’ne iş makinelerinin sokulması da diğer bir sonun başlangıcıdır. HES’lerse Karadeniz’de dereleri kurutuyor. Türkiye son 16 yılda tarım alanlarının yüzde 8,3’ünü kaybetti. “Tarım alanı” ve “su koruma havzası” olarak belirlenen araziye; konut, AVM, rezidans ve oteller inşa ediliyor. Yine, 125 milyon zeytin ağacının ölüm fermanı anlamına gelen ve zeytinliklerin madencilik ve endüstriyel tesisler için yapılaşmaya açılmasına izin veren yasa ile zeytinlik, mera ve kıyılar yağma ve talana açılmış oldu. 3. Havalimanı, Kanal İstanbul ve Kuzey Marmara otoyolu başta olmak üzere, Türkiye’nin dört yanında enerji santralleri gibi  sadece rant odaklı projeler hukuksuz bir biçimde son sürat devam etmektedir. Hasankeyf, Cerattepe, Allianoi, Munzur Vadisi ve Dağları, Zilan Deresi, İznik Ormanları, Hevsel Bahçeleri, Validebağ Korusu, Kaz Dağları ve daha sayamadığımız yüzlerce doğa harikası rant ve para uğruna talan ediliyor.”

“NEFES ALABİLECEĞİMİZ BİR ÇEVRE İÇİN DOĞAYI, SERMAYENİN TALANINA KARŞI SAVUNMAYA ÇAĞIRIYORUZ

İnsanı doğadan koparan, iklimi değiştiren ve ekolojik krizi derinleştiren en önemli faktörün büyüme saplantısıyla gözü dönmüş, kârdan başka bir hedef gözetmeyen ve her alanda eşitsizliği, adaletsizliği körükleyen ranta dayalı sistem olduğu, aslında çevre sorununun bir sistem sorunu olduğunu ve ancak sistemle mücadele ile çözülebileceği vurgulanan açıklamaya “NEFES ALAMADIĞIMIZ” bu günlerde Dünya Çevre Günü’nü kutlamaya değil, “NEFES ALABİLECEĞİMİZ BİR ÇEVRE İÇİN” doğayı, sermayenin talanına karşı savunmaya çağırıyoruz” denilerek son verildi.

PİRHA/ANKARA

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz