‘Karar alıcıların erkeklerden oluşması Alevilik için büyük tehlike’

0
346

Alevi kadınlarına tarihsel olarak “Yolda kadına biçilen rol nedir?” ve “Bu rol bugün yerine getirilemiyorsa nedenleri nelerdir? Nasıl aşılabilir?” şeklinde sorular sorduk. Dizi yazımızın bu bölümünde sorularımızı Alevi Bektaşi Federasyonu İnanç Kurulu Üyesi Sevim Yalıncakoğlu yanıtladı. Yalıncakoğlu, kurumlarda karar alıcıların sadece erkeklerden oluşmasını Alevilik için büyük tehlike olarak gördüğünü söyledi. 

Haberin videosu

Cemlerde, sohbetlerde “Yol kadındır, kadın mürşidi kamilullahtır” sözünü çokça duyarız. Yine “Alevilerde kadın erkek eşittir” sözü neredeyse her ortamda övünülerek dile getirilir. “Bizde kadın erkek yoktur herkes candır” sözlerini de çokça duyarız. Çoğunlukla da bu sözleri erkeklerin ağzından duyarız.

Pratik gerçekten öyle midir? Öyleyse Alevi kadınlar neden Alevi örgütlenmeleri içinde belirgin bir noktada değiller? Neden söz ve yetki kademelerinde yer alamıyorlar? Neden renkleri, karakterleri sahaya yansımıyor? Gerçeğe biraz daha yakından bakmak için bu kez mikrofonu Alevi kadınlara bıraktık.

Yazı dizimizin bu bölümünde sorularımızı Alevi Bektaşi Federasyonu İnanç Kurulu Üyesi Sevim Yalıncakoğlu yanıtladı.

“BACIYAN-I RUM ÖRGÜTÜNÜ ÖRNEK ALMALIYIZ”

PİRHA: Tarihsel ve toplumsal olarak Alevilikte kadının yeri nedir? Nasıl bir seyir izledi?

SEVİM YALINCAKOĞLU: Alevilikte kadının yeri konusu tek başına konuşulabilir ama tarihte Alevi kadının yerini konuşmak için bunun başka etkenleri de oluyor. Özellikle coğrafi etkenler. Alevi kadının hangi coğrafyada yaşadığı hatta hangi ırka bağlı olduğu konusu da Alevi kadının toplumsal kimliğini çok ilgilendiren ve değiştiren bir şey. Yoksa Aleviliğin inanç ve yol kurallarının, öğretisinin bu konuda kafası çok net. Aleviliğin kadını koyduğu yeri toplumsal yaşamda değiştiren dış etkenler var. Bu hem kişinin yaşadığı coğrafyayla alakalı bir şey hem içinde bulunduğu toplumun sosyopolitik yapısıyla alakalı bir şey. O yüzden şunu söyleyebiliriz: Genelde toplumlar geçmişten günümüze daha çağdaş bir yapıya doğru bir seyir izler ama Alevi kadın konusunda biz çağdaştan daha geriye doğru bir yapı izlemişiz. Aslında Alevi kadının 1200-1300-1400’lü yıllarda Yol henüz asimilasyona uğramamışken, diğer hakim anlayış Anadolu toprakları üzerinde etkisini net olarak göstermemişken, Anadolu Alevi kadını çok daha özgür, Yolun gerektirdiği şekilde yaşıyordu. Ama hem hakim inancın hem de başka inançların Anadolu toprakları üzerinde gün ve gün devlet gücünü de elinde bulunduran bir Sünni anlayışın kendi inancındaki emirleri Alevi halklar üzerinde de bir baskı politikası olarak uyguladığı için biz de hem bu yönde bir asimilasyona uğramışız hem de bu bizi benzemeye ve değişmeye götürmüş. Evet son 50 yıldır biz bunu Alevi kadınları olarak fark ettik hala tersine döndürmeye çalışıyoruz ama şunu söyleyebilirim ki 1200’lü yıllardaki Anadolu’da bulunan kadının çağdaş ve toplumsal yerinde değiliz biz artık. Bence Alevi kadın denildiğinde de en konuşulması gereken ve örnek almamız gereken bir Bacıyanı Rum örgütü var. Mesela ben hayatımda herhangi bir konuda kendime bir şeyi örnek alacaksam Bacıyanı Rum örgütünün örgütlenme biçimi, bacıların birbiriyle olan ilişki biçimini kendime daha çok örnek almam gerektiğini düşünüyorum ve bütün Alevi kadınlarının da hayata buradan bakması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Bacıyanı Rum örgütü, bulunduğu yerde toplumsal yaşamın tamamına hakim bir yerde. Konya, Kayseri, Sivas, Çorum, Amasya neredeyse bugünkü en geri anlayışın bulunduğu Anadolu topraklarında o dönem hakim olan bir çağdaşlık politikası var. Daha spesifik anlatmak gerekirse mesela Alevi kadınları o hem toplumsal yaşamın hem iş yaşamının hem de dışarının yani sokağın ya da evin içerisinde ki gereklilik değil de hayatın içindeki bütün gerekliliklerin tam ortasında bulunuyor. Şu dönemde hala kadınlar neredeyse ev içi işleriyle özdeşleşmişken o dönemde kadınlar at üstünde kılıç kuşanarak Moğol saldırılarına, çete saldırılarına karşı kendi yurdunu, evini, hanesini, topraklarını koruyan bir kadın savaş gücüne sahip. Aynı zamanda bir organize sanayi bölgeleri var. Kadınlar iş gücünün tam içinde halı dokumacılığı, kilim dokumacılığı iş işlemek yani bugün fabrikaların sahipleri olarak düşünün. Beni en çok etkileyen yönleri de o dönemlerde yalnız kalan yaşlı kadınlara yetim çocuklara yönelik bir bölümleri var. Yetim kalan kız çocuklarına yönelik bir eğitim politikaları var mesela. Onları sahiplenenlerle belki kendi annesini herhangi bir nedenle kaybetmiş bir kız çocuğu bir sürü anneye sahip oluyor. Ona hem toplumsal yaşamı öğretiyorlar hem de iş gücüne dahil olacak bugünkü çıraklık eğitimini veriyorlar. Aynı zamanda yaşlı kadınlara da bir bakım evleri var. Onların her türlü bakımını da bu örgüt üstleniyor.

Bugüne gelene kadar bunların hepsi yavaş yavaş yol oldu. Moğol istilalarının Anadolu’daki etkileri, Fatma Bacının hapsedilmesi bunun nedenlerinden. Sünni anlayışın Anadolu topraklarında özellikle Yavuz’dan sonra çok baskıcı yok etme ve Aleviliğin asimilasyonu politikasında çok ciddi saldırıları olduğu için halk da yavaş yavaş buna ayak uydurarak kelimenin tam anlamıyla yobazlaşıyor. Ondan sonra Alevi kadını da diğer kadınlar gibi yönünü daha bir içeriye dönüyor. Toplumsal yaşamın içinde değil de daha hizmet eden bir noktaya geliyor. Dolayısıyla bence diğer toplumlar geçmişten geleceğe çağdaşlaşırken, bizim geçmişten günümüze daha çok yobazlaştığımızı düşünüyorum.

Peki ne oldu da Alevi kadınlar sahneden çekildi, Alevilerin her konuşmasında “Bizde kadın erkek eşittir “deniyor. Pratikte bu böyle mi? Eşit mi sizce?

SEVİM YALINCAKOĞLU: Aslında Alevilikte kadın erkek eşit. Bunda bir sıkıntı yok. Yani Alevilik kadına ‘sen içeri gireceksin, erkeğin emrinde olacaksın’ dememiş. Alevilik ‘erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde’ demiş. Mesela Hüseyin Kerbela’da Zeynep’e sormadan hiçbir şey yapmamış ya da Şehriban’ın rızalığını almadan savaşa bile gitmemiş. Dolayısıyla Hüseyin’in Zeynep Anaya, Şehriban Anaya verdiği konumda bile değiliz biz şu an. Yani Alevilikte bir sıkıntı yok. Aynı zamanda Hacı Bektaş Veli’nin Kadıncık Anayla olan ilişkisinde hatta Kadıncık Ananın yolun sürülmesindeki önemi neredeyse Hacı Bektaş Veli ile aynı düzeyde. Hacı Bektaşı Veli’nin öğretisinin devam etmesinde bir numaralı etken Kadıncık Ana. Dolayısıyla Alevilikte kadın erkek ayrımı yok. Alevilikte kadın uluları da var. Uluların, yol önderlerinin, dedelerin, anaların, pirlerin kimliği yok Alevilikte. Yani kadın erkek zorunluluğu yok. Bunu biz yaptık. Bu zorunluluğu biz asimile olarak getirdik. Çünkü biz bir saldırgan hakim inançla aynı coğrafyada yaşıyoruz. Kendi inancını herkese empoze eden ve kendi gibi yaşamayanlara saldıran bir inançla birlikte yaşıyoruz. Dolayısıyla kendini korumak, yaşamını korumak için denebilir ‘böyle değilmiş’ gibi davrana davrana ‘aslında biz de sizin gibiyiz’ diye takiyye yapa yapa gerçekten benzemeye başlamışız. Anadolu toplumu kadınını yine içeri çekmiş ‘el alem ne der’ diyerek. ‘Kadınsın yerini bil’ noktasında birlikte yaşadığımız bütün toplum dayattığı için de evet kadının yeri bir dönem tamamen içeri tıkılmış. İşi sadece hizmet etmek olmuş. Hizmet derken eşine, babasına, kardeşine, evlatlarına hizmet etmek ya da yemek, bulaşık ev işlerini kast ediyorum. Şehirleşmeden itibaren sosyoekonomik boyut zorunlu kıldığı için Alevi kadınlarından başlayarak kadınların dışarı çıkma süreci başladı. Ama mesela ekonominin çok rahat olduğu toplum olsaydı burada ben kadınların dışarı çıkacağını düşünmüyorum. Yani belki sosyoekonomik bozukluk ya da zorluk çoğu coğrafyada kadınları vuruyor ama bizde de toplumsal yaşamda yaşam kalitesi olarak kadını vurmuştur. Ama bir yandan da dışarı çıkmasına neden olmuştur. Çünkü kadın iş gücüne de ihtiyaç duyulmuştur ailede. İşgücüne katılan Alevi kadınları olarak söylemiyorum bunu sadece toplumsal olarak söylüyorum. Ekonominin içine dalma zorunluluğu gelince dolayısıyla dışarı çıktık. Alevi kadınları bunu ilk yapabildi çünkü Aleviliğin zemininde zaten bu vardı. Yani ne kadar asimile olursanız olun içinizden gelen bir Alevi duruş var ve o Alevi duruş kadın erkek eşitliğini size söylediği için o yüzden ilk dışarı çıkabildik.

“KARAR ALICILARIN ERKEKLERDEN OLUŞMASI ALEVİLER İÇİN BÜYÜK TEHLİKE

Alevi kurum ve örgütlerinde kadının yer alması neden önemli?

SEVİM YALINCAKOĞLU: Geldiğimiz yer tabiki olması gereken yer değil özellikle Alevi kurumlarında. Cemevinde insanlara hizmet etmeyi düşük bir mertebe olarak görmüyorum bunu özellikle söyleyeyim. Yani bazen gelen bir misafire çay vermek o başkanlık koltuğunda oturmanın çok daha üstü bir mertebededir benim gözümde. Çünkü halka hizmet hakka hizmettir hakka hizmet eden herkesin mertebesi zaten kurum başkanlarının çok üstündedir. Ama şu anda Alevi kurumları Alevi toplumsal yapısını da geliştiren ve şekillendiren bir konumda. Çünkü Alevilik sürekli yaşayan bir inanç. Çağa göre değişen ve çağa göre yönlendirilen bir inanç. Bu yönlendirmede şu dönemde Alevi kurumlarının çok ciddi etkisi var. Şimdi Alevi kurumlarının etkisinde olduğu için de Alevi kurumlarında bu konularda söz sahibi olan insanlar var. Yani karar aşamasında olan insanların sadece erkek oluşu Aleviler için çok büyük tehlike. Çünkü erkeklik yobazlık demektir, gericilik demektir. Erk anlayışı kendisine verilen o yeri kaybetmek istemez dolayısıyla bu noktalarda kadınların olması bu yüzden önemlidir. Geçmişten günümüze geldiğimiz o yobazlaşma sürecini silebilmek için burada kadınların olması gerekiyor. Yani biz Aleviliği özüne döndürmeye, asıl olduğu yere getirmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla hem bir Alevi kadın mücadelesi hem kadın özgürlük mücadelesi veriyoruz hem de Alevi özgürlük mücadelesi veriyoruz.

Bizim bir mücadele alanımız var. Neye karşı var? Asimilasyona, hakim inanca karşı var. Bu inanç üzerindeki baskılara karşı var ve gasp edilmiş haklarımıza karşı bir hak mücadelesi veriyoruz. Ama Alevi kadınların ikinci bir cephe açması gerekiyor. Alevi kadınların açması gereken o cephe de Alevi kurumları için Alevilik içindeki erk anlayışa karşı bir cephe. Yani bizim aslında genel bir yapıya karşı genel bir hakim sisteme karşı verdiğimiz savaşın aynı zamanda içeride de Alevi erkeklerine, erk anlayışına karşı ikinci bir cephe açılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü erkekler yerinden vazgeçmiyor. Yani erkekler ‘ya bir dakika bizim şu an bu yürüttüğümüz politikanın yolla ilgisi yok. Bu yürüttüğümüz politika asimilasyonun sonucu bir politika. Bundan vazgeçmeliyiz’ özeleştirisini yapsa ya da aydınlanmasını yaşasa zaten sorun kalmayacak. Son Hacı Bektaş Veli anmasında gördüğümüz o Alevi kurumlarının yaptığı panelde dokuz erkek oraya dizilmeyecek zaten. Bizim bunun için bir savaş vermemize, bunun için bir eleştiri getirmemize gerek kalmadan dokuz erkeğin şunu söylemesi lazımdı: ‘Olmaz. Bunun böyle olmaması lazımdı! Burada dokuz erkek Aleviliği temsil etmiyor. Aleviliği temsil ettiğimiz için burada bulunuyoruz ama aslında Aleviliği temsil etmiyoruz özünde.’ O insanların bunu söylemesi gerekiyordu. Dolayısıyla daha önce de yaptığım eleştirileri buradan tekrar söylüyorum; pir dergahında ‘erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde’ diyen bir inancın mensupları Kadıncık Ananın huzurunda dokuz tane erkek oraya dizilip Aleviliğin sorularından bahsettiler ve hiç kimse dönüp Aleviliğin sorunu bu demedi.  Aleviliğin sorunu aslında o. Çünkü o yobazlık zaten diğer sorunları beraber getiriyor. Yani biz bu kafadan sıyrılsak zaten o asimilasyonun tamamını yok edeceğiz, ortada bir sorun kalmayacak.

Biz mücadele eden insanları kendimize yol önderi seçmiş bir topluluğuz zaten. Bizim dışarıya karşı savaşımızda mücadelemizde bir sorun yok bunu her şekilde veririz. Canımızı da veririz serimizi de veririz tarihte hiç kimse bundan vazgeçmediği, kopmadığı gibi biz de kopmuyoruz. Sıkıntı bu değil. Bizim yorulduğumuz nokta kendimize karşı verdiğimiz savaş. Kendi içimize karşı verdiğimiz savaş bizim bütün enerjimizi yok ediyor. Kendi içimizde savaş vermezsek dışarıya karşı savaş çok kolay. Bunda bir sıkıntı yok. Ölümden öte yol yok zaten ki bu yola baş koyduysan zaten başını yola koymuşsun neden korkacaksın? Bizim inancımızı yok eden bu içerideki savaştır. Dedikoduya, erkekliğe, erk zihniyete karşı savaş kadınların belli kalıplar içerisine konulması gerektiğine karşı savaş. Dolayısıyla bizim asıl bütün ruhumuzu emen bir saldırı olduğu için bu Alevi kadınları özellikle mücadelenin içindeki Alevi kadınlarının bu cepheyi açması gerekiyor.

“BİR BACI ORTAMINA İHTİYACIMIZ VAR”

Peki Alevi kadınlarının özgün bir örgütlenme modelini yaratarak mücadele etmesi gerektiğine inanıyor musunuz ve nasıl bir model öneriyorsunuz?

SEVİM YALINCAKOĞLU: Aslında böyle sorunlar olmasaydı böyle bir şeye gerek kalmazdı. Şu anki politikalar nedeniyle yolun bize durmamızı işaret ettiği gereken yere gelebilmek için bizden alınan hakları geri almamız gerekiyor. Yaşamımıza engel olan toplumsal baskıyı yok etmek için evet bir model olması gerektiğini düşünüyorum. Alevilik çatısı altında ‘hani kadın erkek eşitti nasıl kadın örgütü olur?’ diyen çok olacaktır. Bende şunu söylüyorum: Önce bir eşit olalım biz kendimizi lağvederiz bunda hiç sıkıntı yok. Yol ‘erkek dişi olmaz’ der ama pratikte kast ediyorum. Pratikte kadının erkeğin sorulmadığı bir noktada durursak bu yapılanma kendini direkt fesih eder zaten. Yani bizim kimliklere ihtiyacımız yok Alevi adımız bize yeter zaten. İsmimizin önüne şu kurumun başkanı bu kurumun başkanı, Aleviliğe hizmet etmek, Alevi yolunu sürmek için bir ön isme ihtiyacımız yok. Ama böyle bir kuruma ihtiyaç olduğunu yüzde yüz düşünüyorum. Çünkü kurumlara karşı da bir savaş vereceğiz. Yani karşımızdaki muhatap kurumlar. Bu kurumlardaki erkek örgütlenmesini kendimize karşı bir cephe olarak muhatap aldığımız için dolayısıyla bu kurumlarla kavga etmek için bir kuruma ihtiyacımız var artık. Bir örgütlü yapıya ihtiyacımız var. Bence bunun nedeni özellikle Alevi Bektaşi Federasyonu çatısı altında bulunan Alevi kurumlarındaki kadınların en azından bir muhabbet ortamı yaratması gerekiyor. Kadınlar olarak bu erkek kavgasının, kurumlar arasındaki çekişmenin dışına çıkarak bir vücutta Zeynep Ana, Fatma Ana, Kadıncık Ana, Şehriban Ana çatısı altında buluşup konuşmamız, muhabbet etmemiz gerekiyor. Birbirimizden güç almamız gerekiyor. Yani yukarı çıkanı aşağı çekmek değil de yukarı çıkana omuz verecek şekilde birbirimize bacı olmamız gerekiyor. Öncelikle bunu sağladıktan sonra mücadele çok kolay gelir zaten. Bunun için resmi bir örgütlenmeye, bir derneğe de ihtiyacımız yok. Bir oluşuma ihtiyacımız var.

Birbirimize söz vermeye ve bacı kurumuna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Resmi bir kurumdan bahsetmiyorum. Bir bacı ortamına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bunu da yapacağız gibi duruyor. Yavaş yavaş birbirimizi tanıyarak bu da olacak. Böyle bir şeyin olması gerektiğini yüzde yüz inanıyorum bu modelin de bacılık modeli olması gerektiğini düşünüyorum.

Yeni bir Bacıyan-ı Rum modeli mi?

SEVİM YALINCAKOĞLU: Yeni bir Bacıyan-ı Rum gibi. Yani kendimize onu rehber edinerek oradaki oluşumu rehber edinerek, bugünün koşullarıyla şekillenen bir yapıya mutlaka ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

“BİRLİKTE KARAR VERECEĞİMİZ MECLİSİMİZ OLMALI”

Kurumlarda eş başkanlık tartışmaları, Alevi Kadın Meclisleri tartışmaları var. Bunlara nasıl bakıyorsunuz?

SEVİM YALINCAKOĞLU: Alevi kurumlarında mutlaka eş başkanlık olmalı ya da olmamalı cümlesini kullanacak değilim şu an. Bizim aslında başkanlık sistemiyle bir sıkıntımız olmamalı. Bizim birlikte karar verdiğimiz meclisimiz olmalı; kırklar meclisi gibi. Başkan dediğimiz temsil hakkına sahip olmalı karar hakkına değil. Kararı kimin ilettiğiyle değil kararların kimler tarafından alındığıyla ilgileniyorum. Başkanlık sisteminden ziyade, kadın meclisi sistemi beni ilgilendiriyor.

Örnek açısından söylüyorum Demokratik Alevi Derneği’nde eş başkanlık sistemi var zaten. Erkek zihniyetine göre bir karar aldığınızda kadının tebliğ ediyor olması hiçbir şey ifade etmiyor. Önemli olan kurumun aldığı kararların ve kurumun işleyişinin erk yapıya sahip olmaması.

“KENDİMİZİ YIPRATMAKTAN VAZGEÇELİM”

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey ya da Alevi kadınlara bir çağrınız var mı?

SEVİM YALINCAKOĞLU: Biz Alevi kadınlar olarak hem kurumlarda hem cemevlerinde biraz kendimizi yıpratmayı seviyoruz. Bundan vazgeçilmesi gerekiyor. İnsanların noksanını görmek yerine gizlemek, kırgınlıklarının yok edilmesi gerektiğini ve birbirimize bacılık ruhuyla bağlanmamız gerektiğini düşünüyorum. Birimizin varlığı, başarısı diğerlerimize hoş gelsin istiyorum. Kusurumuz varsa birbirimize söyleyelim. İyi şeyler yapıyorsak da birbirimizi yüceltelim. Birbirimize hoş gelelim istiyorum. İç kurumlarda bu birliktelik sağlanırsa zaten genele yayılır. Bu konuda geçmişte hepimizin hataları var hiç birimiz yeterli değiliz. Yola ve erkana aykırı değilse Alevi kadının cümlesinin altında benim de imzam olacak. Onların söylemiş olması benim söylemiş olmama eş değer olacak. Onların oradaki varlığı ‘ben neden yokum?’ cümlesini bana söyletmeyecek. ‘O varsa ben de oradayım’ cümlesini söyletecek.

(HABER MERKEZİ)

İlgili haberler…

https://www.pirha.net/meydanda-gonul-birlemeye-gelenler-hep-kadinlar-13-video-191574.html/08/10/2019/

 

#gallery-1{margin:auto}#gallery-1 .gallery-item{float:left;margin-top:10px;text-align:center;width:50%}#gallery-1 img{border:2px solid #cfcfcf}#gallery-1 .gallery-caption{margin-left:0}

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz