Hasret Gültekin’le tanıştıktan sonra bağlamayı bir daha bırakmadı

0
336

Sanatçı Hasret Gültekin ile tanıştıktan sonra bağlamaya yeniden başlayan ve o gün bugündür bırakmayan Taylan Alpgündüz, şimdilerde ise ‘Fa Sol ve La Çalgı Atölyesi’nde dersler veriyor. Bağlamayı kültürel bir aktarım ve etkileşim aracı olarak da gören Alpgündüz, “Aşıklar ve ozanlar toplumun aynalarıdır.” diyor. 

Ardahan’ın Göle ilçesine bağlı Alevi köylerinden olan Koyunlu Köyü’nde doğup büyümüş Taylan Alpgündüz. Küçük yaşlarda bağlamaya merak salan Alpgündüz, kısa bir süre sonra bıraktığı bağlamaya Ankara’da Hasret Gültekin ile tanıştıktan sonra tekrar başlamış. O gün bugündür bağlamayı bırakmayan Alpgündüz, bağlamaya olan ilgisini ve sevgisini verdiği kurslarla yeni nesillere aktarıyor.

Alpgündüz, İstanbul’un Fatih ilçesine bağlı Kocamustafapaşa semtinde açtığı ‘Fa Sol ve La Çalgı Atölyesi’ isimli yerde bağlama, keman, piyano, ud, ritimli sazlar gibi pek çok enstrümanın kursunu veriyor. Alpgündüz, ozanlık, aşıklık kültürünün temeli olan aktarıcılığın bir yerinden tutmak istediği için bu müzik atölyesini açtığını söylüyor.

ENSTRÜMAN BİR AKTARIM ARACI

Kökeni Dersim olan Alpgündüz, Ardahan’ın Göle ilçesine bağlı Koyunlu Köyü’nde doğup büyümüş bir Türkmen Alevisi. Çocukluğundan beri bağlamaya ilgisi olan Alpgündüz, bağlamayı kültürel bir aktarım ve etkileşim aracı olarak görüyor. Bir Alevi köyünde doğup büyümesine rağmen Alevi ritüellerini pek yaşamayan Alpgündüz, bağlama çalmaya başlamasını şu sözlerle anlatıyor:

“Bizde her evde bir bağlama asılıdır. Bir de inancımızın ritüellerini yerine getirdiğimiz zaman bunu enstrümanla gerçekleştiriyoruz. Enstrümanla aktarıyorlar. Benim böyle bir şeyim olmadı. Doğduğum köyde böyle bir şey yoktu. Alevi Bektaşi inancının ritüellerini biz çok yaşamadık. Ama yine de müzikal anlamda icra edenler vardı. Ben de 6 yaşında köyden ayrıldım. O dönemler tatillerde köye giderdim, orada büyüklerimiz çalardı. Ben de onlardan etkilendim öyle başladım bağlama çalmaya.”

DERSİM’DEN ARDAHAN’A UZANAN GÖÇ HİKAYESİ

Sarı Saltuk Ocağı’na bağlı olan Alpgündüz, aşiretlerinin 1936 yılında parçalar halinde Dersim’den sürülerek Urfa’nın Suruç ilçesine, Muş’un Varto ilçesine bağlı İskender Köyü’ne, Van’a, Afyon’a, Hatay’ın İskenderun ilçesine ve Ardahan’ın Göle ilçesine gönderildiğini ve bunların çoğunun asimile edildiğini kaydediyor.

Göle’ye göç edenler için iki tane köy kurulduğunu söyleyen Alpgündüz, “Bu köylerden birisi zamanla asimile oluyor. Bunların artık dilleri de kültürleri de değişmiş durumda. Esaretin kırbacı üzerlerinde gezdiğinden dolayı orada asimile olmuşlar. Ama bizde hala kültürümüz, kimliğimiz devam ediyor” diyor.

“OZANLAR TOPLUMUN AYNALARIDIR”

Kimlik arayışı ve öze dönme çabası içinde başladığı müzik hayatında, toplumun açmazlarını, sorunları dile getiren ve bunları yayan Yunus Emre’den oldukça etkilenen Alpgündüz, “Aşıklar, ozanlar toplumun aynalarıdır.” diyerek toplumun sorunlarını anlatmak için bu geleneği devam ettirmek istiyor.

AMAÇ KÜLTÜREL DEVAMLILIĞI SAĞLAMAK

Eskiden insanların birbirlerine bağlı olduklarını hatırlatan Alpgündüz, değişen üretim şekline ve kentleşmeye göre yeni insan tiplerinin yaratıldığını doğal olarak Alevi toplumunun da bundan etkilendiğini ifade ediyor. Alevi toplumunun dönüşmesiyle birlikte eskiye oranla iyi ozanların çıkmadığını ekleyen Alpgündüz, müzik kursu vermesindeki amacın kültürel devamlılığın devam etmesini sağlamak olduğunu dile getiriyor.

“MÜZİK İNSANLARI BİRLEŞTİREN ORTAK BİR DİL”

Okulun bağlama kursu öğrencilerinden Funda Taşören, 5-6 aydır bağlama eğitimi alıyor. Kursa severek gelen Taşören, oğlunu da piyano kursuna getiriyor. Ailece müzik sevdiklerini söyleyen Taşören, “Müzik insanları birleştiren ortak bir dil. Bunu kendim yaşadığım gibi çocuklarıma da yaşatmak istiyorum” diyor. Ayrıca Taşören, 2 buçuk yaşında bir kızı olduğunu ve biraz büyüdükten sonra onu da müzik kursuna vermek istediğini de ekliyor.

37 YILLIK HAYAL

Okulda ud kursuna gelen Muzeffer Kirman ise 1982 yılından kalan hayalini gerçekleştiriyor. 1982 yılında başladığı Üsküdar Musiki Cemiyeti’ni İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Bölümü’ndeki derslerinin ağırlığından dolayı bırakmak zorunda kalan Kirman, o dönem başladığı ud çalma işine ara veriyor. Aradan geçen 37 yıla rağmen hayalinden vazgeçmeyen Kirman, şunları belirtiyor:

“Okul bitti, iş hayatına girdim, evlilik, çoluk çocuk derken geldik bu tarihe. Fakat bu tarihe gelirken ud çalma isteğimi bir türlü hayata geçiremedim. En sonunda Taylan arkadaş buraya bir müzik dershanesi açtığında kafamdaki şey birden canlandı. Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde 1982 yılından bu yana olan ud çalma isteğim burada belirdi. 3-4 ay öncesinden ud çalma derslerine başladım. Şu anda internetten notaları indirerek kendim de çalabilme pozisyonuna geldim.”

Sevim KAHRAMAN/Suay ABAK

İSTANBUL

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz