12 Mart Gazi ve Ümraniye 1995 Katliyamı

0
450

Bir Siyaset Tarzı Olarak Alevi Katliamları;

12 Mart Gazi – 15 Mart 1995 Ümraniye Katliamı

Yüzyıllardan buyana Ortadoğu, Mezopotamya ve Anadoluda Alevilere yönelik yapılan katliyamlar bir siyaset tarzı olarak, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından değişmeyen bir politika olarak uygulanarak günümüze kadar gelmiştir.

Bu siyasetin en son fiziki katliyamı, ise 12 Mart’da  İst/ GAZİ ‘de başlayıp, 14-15 Mart’a kadar  İst/ Ümraniyede  devam eden,  1995  GAZİ-ÜMRANİYE / İstanbul katliamıdır.

Kuşkusuz tarihteki tüm alevi katliyamları, hangi dönemde ve hangi devletin egemenliğinde gerçekleşmiş olursa olsun, bir zincirin halkaları olarak,  aynı mantık ve amaçlar ile yapılmıştır. Bu neden ile de, en doğru tanımlama bu katliyamların alevi inancına,ve toplumuna yönelik bir siyaset tarzının metodu olarak,   bir bütünsellik içinde gerçekleştiğidir.

Tarihteki tüm alevi katliyamlarını alt alta yazsak ,sayfalar dolusu , katliyam ismi sıralanır. Osmanlı imparatorluğu bir İslami hilafet devleti olarak, Şeyhülislam’lık  fetvaları ile ,  yüzyıllarca alevilere yönelik sürekli uygulanacak bir katletme politikası yürütmüştür.

Bu miras üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti  döneminde,  yapılan alevi katliyamları bile onlar’cadır. 1921  Koçgiri, 1937-38 dersim, 11 haziran 1067 Elbistan olayları, 1971 Kırıkhan olayları, 18  Nisan 1978  Malatya olayları, 19-24 aralık 1978 Maraş katliamı,  Mayıs- Haziiran 1980 Çorum katliyamı, 1993 Sivas Madımak Katliyamı ve  12-15 mart 1995  Gazi-Ümraniye/ istanbul katliamı bunlardan sadece birkaç tanesidir. Yani tarihi kayıt altına alınacak boyutlu olanlarıdır. Bir de günlük yaşanan   saldırı , taciz, kapı işaretleme, mahalle sakinlerine saldırı ve sindirme ,  göçe zorlama gibi temel insan hakları ihlalleri vardır ki , bunları tek tek yazmak olanaksızdır.

Tüm bunları bir birine eklersek, alevilere  özellikle Kızılbaş kürt alevilerine yönelik,  planlı bir etno-dinsel soykırım politikası ortaya çıkmaktadır.

Bu yazımız da özgün olarak , 12 Mart  1995 Gazi’den başlayıp ,Ümraniye ve İstanbulun bir çok semtine yayılan ve en az 22 kişinin ölümü ile  sonuçlanan , GAZİ katliyamını yazacağız.

2 Temmuz 1993 , Sivas   madımak otelinin yangını daha sönmemiş,  yakılarak katledilen 35 aydın ,yazar ve alevi aktivistlerin acıları henüz canlı yaşanırken, alevi toplumu ve demokratik kamuoyu bir travma ve nefret patlaması yaşarken, devletin karanlık paramiliter grupları ve resmi polis ve jandarma güçleri 12 Mart 1995 de , bu kez de İstanbul Gazi mahallesinde provakasyon yaratıp saldırı başlatarak ,istanbulun başka semtlerine de yayılarak yaklaşık bir hafta süren bir katliyamı sahneye koydu.

Gazi Katliamında Olayın gelişimi:

Bölge  Gazi,  Sultangazi, İstanbul

Tarih:  12 Mart 1995-15 Mart 1995

‘’İsmet Paşa Caddesi’nde bulunan Yavuz, Doğu, Dostlar ve Öntaş kahveleri, otomatik silahlarla tarandı. Çalışacak durumda olmayan, mahallelinin yardımlarıyla cemevinde bir odada yaşayan 61 yaşındaki Halil Kaya adlı yurttaş hayatını kaybetti, 5’i ağır 25 kişi yaralandı. Kahveleri tarayan saldırganlar ise, taksinin sürücüsünü öldürdükten sonra aracı ateşe verdi ve ortadan kayboldu.(2)

Olayın basında “Gazi’de kahveler tarandı, Alevi dedesi öldürüldü” diye yer alması üzerine İstanbul’un dört bir yanından binlerce kişi Gazi’ye koştu. Gazi cemevi önünde gece boyunca bekleyen binlerce kişilik kalabalığa, sabaha karşı olay yerine gelen bir panzerin üzerinden ateş açıldı. Burada Mehmet Gündüz adlı yurttaş can verirken, onlarca kişi yaralandı. Bundan sonra mahalle abluka altına alınmıştır.

Ertesi gün, mahalledeki polis yığınakları güçlendirilmiş, polis ablukası artmış, birçok ev basılmış, karakollar kurulmuştu. Cenazeleri almak için mahalleye gelenlerin sayısı 15 bini aşıyordu. Cemevi önünden Eski Karakol’a yürüyen kalabalığa gözdağı vermek için, polis barikatlarının üzerinden ateş açıldı, tazyikli su sıkıldı. Geri dönmemekte kararlı olan kalabalık ise, otomatik silahlar, uzun namlulu tüfekler, panzerler, akrepler karşısında taşla karşılık verdi. Yaşanan çatışmalarda, 15 kişi öldürüldü, 100’ü aşkın kişi yaralandı. Valilik sokağa çıkma yasağı ilan etti, bölge askere devredildi. [2]

Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde de, Gazi’de yaşananlar protesto edildi. 15 Mart sabahı E-5’e yürümek isteyen yaklaşık 10 bin kişilik kitleye polisin ateş açmasıyla 6 kişi öldürüldü, onlarca kişi yaralandı. [2]

Ankara’da da gerçekleşen protestoda 36 kişi yaralandı’’. [3]

Bir başka belge üzerinden ,olayların katliama dönüşmesi şöyle açıklanmaktadır.

‘’12 Mart 1995 günü  akşam saatlerinde,  İstanbul’da Alevilerin  çoğunlukta yaşadığı,  Gazi Mahallesi’ndeki dört kahvehane ve bir pastane aynı anda kimliği belirsiz (paramiliter) kişilerce bir taksiden otomatik silahlarla açılan ateşle tarandı. Saldırılar sonucu Halil Kaya adlı bir vatandaş hayatını kaybederken, beşi ağır yirmi beş kişi yaralandı’’.(2)

Saldırganların olay yerinden uzaklaştıktan sonra gasp ettikleri taksinin şoförünü öldürdükleri ve taksiyi ateşe vererek kaçtıkları anlaşıldı. Olayların ardından çok sayıda Alevi ve devrimci-demokrat , Gazi Mahallesi’nde toplandı, emniyet kuvvetlerinin olaya geç müdahale ettiklerini öne sürerek polis karakoluna yürüdü. Polis halkın üzerine ateş açtı. Açılan ateş sonucu Mehmet Gündüz adlı bir vatandaş yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi de yaralandı. . 15 Mart 1995’e dek kent geneline yayılan olaylar sonucunda 22 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmış ve tutuklanmıştır.

Olayların yayılması: 

13 Mart günü olayı protesto etmek için İstanbul’un dört bir yanından gelen yaklaşık 20  bin kişi polis karakoluna tekrar yürüyüşe geçti, çevik kuvvet ve özel timlerle desteklenen polis tekrar gruba ateş edince çatışma başladı.

Çatışmalar sonunda on beş kişi hayatını kaybederken, aralarında gazetecilerin de bulunduğu birçok kişi yaralandı. Aynı gün İstanbul valiliği Gazi Mahallesi ile iki mahallede (Zübeyde Hanım ile Esentepe) daha sokağa çıkma yasağı ilan etti. Gazi Mahallesi’ne giriş ve çıkışlar polis kontrolüne alındı.14 Mart günü Cemevi önünde toplanan kitlenin kendi arasından çıkardığı komite 4 maddelik bir istek listesi hazırladı ve istekleri yerine getirilmezse protestoların devam edeceğini belirtti.

Yapılması istenen 4  talep :

 1)Cenazelerin verilmesi.

 2)Sokağa çıkma yasağının iptal edilmesi.

3)Gözaltındakilerin geri verilmesi.

 4)Asker ve polisin bölgeden çekilmesi. şeklindeydi.

Ancak bu istekler reddedildi ve aynı gün içinde 15 kişi yaşamını yitirdi. 14 Mart günü, Gazi Mahallesi’nde konan sokağa çıkma yasağına rağmen olayların bir türlü yatıştırılamaması üzerine bölgeye askeri birlikler sevk edildi. Yine aynı gün Gazi Mahallesi’nde çıkan olaylar nedeniyle Ankara Kızılay Meydanı’nda çıkan olaylarda otuz altı kişi yaralandı.

15 Mart’ta olaylar Ümraniye’ye sıçradı. Ümraniye’de 4 kişi yaşamını yitirdi.

 Mustafa Kemal Mahallesi’nde çıkan olaylarda beş kişinin ölmesi ve yirmiden fazla kişinin yaralanması üzerine bu bölgede de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 16 Mart’ta dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu olayların yatıştırıldığını söyleyerek bölgedeki sokağa çıkma yasağının kaldırıldığını açıkladı.

 Ancak 40’a yakın ölü ve yüzlerce yaralı vardı.

Dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu’nun, Emniyet Amiri Necdet Menzir’in, Mehmet Ağar’ın ve İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’nin istifaları istendi. Ancak istifa yerine Kozakçıoğlu ve Menzir, bir sonraki dönemde DYP’den milletvekili oldu.

 Yargılama :

Olaylardan sonra yapılan otopsi sonucu ölen 17 kişiden yedisinin polis mermisiyle hayatını kaybettiği belirlendi.

Gaziosmanpaşa Savcılığının olayla ilgili fezlekesiyle Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 polis hakkında “müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek” iddiasıyla dava açtı. İstanbul Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan dava kamu güvenliğinin sağlanamayacağı gerekçesiyle Trabzon’a gönderildi. 11 Eylül 1995’te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan yargılama süreci, beş yıl içinde otuz bir duruşma yapılarak 3 Mart 2000’de karara bağlandı.

Yargılanan yirmi polis memurundan Adem Albayrak dört kişiyi öldürmekten altı yıl sekiz ay, Mehmet Gündoğan iki kişiyi öldürmekten üç yıl dokuz ay hapse mahkûm edilirken, (cezalar ertelendi), diğer on sekiz sanık polisin ise beraatine karar verildi.

Ancak Yargıtay, Albayrak ve Gündoğan hakkında verilen kararı “Haklarında adam öldürme ile ilgili net bir açıklığın olmadığı” gerekçesiyle bozdu.

 Yargıtay, sanıkların Türk Ceza Kanunu 49. maddesine göre yargılanmasını istedi. Bunun üzerine dava Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrar görülmeye başladı.

Ancak aileler ve avukatlar Yargıtay kararı ile devletin bir kere daha kendini aklayacağı gerekçesiyle davadan çekildiklerini bildirdiler. Tekrar görülmeye başlanan dava üçüncü celsede karara bağlandı. Mahkeme heyeti Albayrak ve Gündoğan’a toplam dört yıl otuz iki ay hapis cezası verdi.

Bunun yanında olaydan yıllar sonra çıkan Ergenekon iddianamelerinde olayın içinde emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün parmağı olduğu ileri sürüldü.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi:

Kararın 11 Temmuz 2002’de Yargıtay tarafından onanması üzerine yakınlarını kaybeden 22 kişi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu. Yargılama sonucunda mahkeme 27 Temmuz 2005’te açıklanan kararda Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde düzenlenen, “yaşama hakkı” ve 13. maddesinde düzenlenen “millî makamlara başvuru yollarının kapatılması” hükümlerine aykırı davrandığı sonucuna vardı.

Mahkeme Gazi Mahallesi’nde hayatını kaybeden on iki kişi ile Ümraniye’de ölen beş vatandaşın ailelerine tazminat ödenmesine karar verdi. Olaylarda yaşamını yitiren on yedi kişi için ayrı ayrı otuz bin avro tazminat verilmesine hükmeden mahkeme, böylece Türkiye’yi toplam 510 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm etti.

Konuyla ilgili Meclis Araştırması Önergesi :

‘’Diyarbakır BDP Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 BDP milletvekili, 1995’te meydana gelen İstanbul Gazi Mahallesi olaylarının araştırılması amacıyla 12 Mart 2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na önerge vermişlerdir.’’[3]

Olaylarda hayatını kaybedenlerden ismi belirlenenler:

Halil Kaya , Mehmet Gündüz, Zeynep Poyraz, Fadime Bingöl, İsmihan Yüksel, Ali Yıldırım, Dilek Sevinç, Reis Kopal, Fevzi Tunç, Mümtaz Kaya, Genco Demir, İsmail Baltacı, Hasan Pugan, Hasan Sel, Segin Engin, Dinçer Yılmazi,  Hasan Gürgen, Hakan Çabuk, Yaşar Aydın

Yukarıdaki bilgi ve belgelerden de anlaşıldağı gibi, diğer alevi katliamlarındaki uygulama burada da, aynen tekrarlanmıştır. Katliam devletin kontrolündeki güçler tarafından,  başta aleviler olmak üzere sisteme muhalif kesimlere yönelik yapılmıştır.

Katliamda sadece paramiliter faşistler değil, bir zat devletin polisi ve askeride yer almıştır.Diğer alevi katliyamlarında olduğu gibi, katilleri yargılamak bir yana, ödüllendirilerek daha etkin görevlere getirilmiştir. Mahkemeler , her katliamda olduğu gibi binlerce kilometre uzağa taşınarak , kimsenin katılmayacağı bir şekilde keyfi bir tiyatro olarak sergilenmiştir. Diğer mahkemelerde olduğu gibi burda da 22 kişinin katilleri ve yüzlerce insanı yaralayanlar devlet korumasına alınmıştır.

Avrupa insan hakları mahkemesinin yıllar sonra verdiği tazminat cezaları, devletin suç işleyen  esas ve ana katil olduğunun ispatıdır.

Bu katliyamların hiç biri, sıradan sünni halk yığınlarının galeyanı ile olmamıştır. Tüm alevi katliyamları ,devlet provakasyonu politikasının bir sonucu olarak ,planlanmıştır.

Bu nedenle bu devlet politikası ve düzeni değişmedikçe bu katliam politikaları da son bulmayacaktır. Gazi ve Ümraniye katliam şehitleri başta olmak üzere , devlet tarafından katledilmiş tüm canları  saygıyla anıyoruz.

Hak ve halk mücadelesi , bu katliamların hesabı sorulana dek devam edecektir.

Kaynakça:

1- a b 28 Şubat 1997 Darbesi “Son Darbe” 4. Bölüm (Mehmet Ali Birand

(2)- Önüm, arkam, sağım,solum provakasyon! Evrim Altuğ- Müjgan HALİS. 3 Ağustos 2008, Sabah gazetesi

3- TBMM Tutanak Dergisi. DÖNEM: 23 / CİLT: 16 / YASAMA YILI: 2 / 78’inci Birleşim 18 Mart 2008 Sal

https://www.wikisosyalizm.org/images/b/b7/Gazi.jpg

Ali KÖYLÜCE

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz