Alevilerde eşitliği kentleşme mi yok etti?

0
272

Alevilikle ilgili yazılan kitaplarda, makale ve güncel yazılarda, söyleşilerde birçok mit mevcut. Yaygın olanlardan biri Alevi toplumundaki kadın erkek eşitliğinin kente göçle yok edildiğidir.

Alevilerin kentlere kitlesel göçlerinden önce yaşadıkları yerlerde sanki Aleviler eşitmiş gibi anlatılıyor, kente göçle devlet ve başka inançlarla karşılaştıklarında Aleviler (ve Alevilik) bu eşitlikçi yanından uzaklaşmış gibi gösteriliyor.

Bu erkekleştirmenin failleri kim, ondan bahseden yok. Varsa yoksa devlet ve onun baskısı. Alevilerin başına gelen her sorunun, her felaketin bir tek nedeni var, o da devlet.

Devlet de öyle bir kurum ki onunla Aleviler kentte karşılaşmış, köylerde karşılaşılmamış gibi anlatılır. Direkt böyle denmese de böyle bir algı yaratılır.

Peki bu ne kadar gerçek? Devlet köylere ulaşamıyor muydu? O köylerde yaşayan Aleviler devletten “kurtulmuş” bir alanda mıydı? Aleviliklerini rahatça yaşayabiliyorlar mıydı?

Oysa Koçgiri isyanında, Dersim 37-38 katliamlarında devlet, insanların ondan kaçmak için saklandığı mağaralar dahil her yere ulaştı. Devam eden yıllarda da ulaştı ama kendince ve usulünce ulaştı. Ya satın aldığı kişilerle, ya karakollarla ya da Alevilerin tarihinde önemli yeri olan ilçeleri asimle ederek ulaştı. Bizzat köylerin içine cami ile 1980 darbesi ile girdiyse, ondan önce ilçeler üzerinden Alevi köylerinin olduğu bölgeleri hep kontrol etti.

Yani Alevilerin devletle imtihanı kentlere göçle başlamadı. Aleviliğin ve Alevi toplumunun üzerine baskıları da kente göç ile başlamadı. Hep vardı.

Alevilerin kente göçle inançsal açıdan yaşadıkları en temel sorun, devlet baskısı değil, inançlarını yürüttükleri mekânlardan kopmuş olmaları, bu nedenle kutsallarından ve o kutsalları ziyaret ederek yürüttükleri ritüellerden, inancın içselleştirilmesinden kopmuş olmalarıdır. Görüşülen kişilerin kentlerdeki Aleviliği “şeklen” görmesinin “köydeki gibi değil” demesinin nedeni bu.

Ziyaretin olmadığı yerde Hızır orucuna dair birçok ritüeli gerçekleştiremezsiniz. Köy gibi herkesin birbiri ile yoğun ilişki içinde olup aynı ocaktan geldiği, cem yapmaktan tarla biçmeye dek her şeyini dayanışma ve imece ile çözdüğü, hayatta kalabilmek için herkesin birbiri ile kader birliği içinde oldu geçimlik ekonomiye sahip küçük topluluktan bahsediyoruz neticede.

Alevilik ve Aleviler üzerine yazanların neredeyse tamamı bu sosyolojik durum ile kadın erkek arasında yaşanan, adına patriarka yani erkek egemen sistem dediğimiz sistemi birbirine karıştırıyor. Bu karıştırma sonucunda da yanlış sonuçlara ulaşıyor. Halkın hoşuna giden gerçek dışı mitler uyduruyor.

Aleviler kente göçünce tıpkı diğer kültürel değerleri gibi kadın erkek eşitliğini de kaybettiler. Sebep de belli: Devlet.

Bu mit ile paçayı kurtaran fail kim? Erkekler.

Oysa kadıncıl Alevilik inancını da, Alevi toplumunda kadın erkek eşitliği konusunda pratikleri erkekleştirenler de devletten çok daha evvel bunu başlatan Alevi erkekler.

Alevi erkekler bu erkekleştirmeye kentlere göç ettiklerinde başlatmadılar. Erkek ya da çok sayıda kadın araştırmacının Alevi toplumunu inandırmaya çalıştıkları en büyük yanlışlardan biri de bu. Bu, Alevi toplumunu gerçekliğinden kopartarak idealize eden koca bir yanlış. Bu yanlışa bir de kalıplaşmış slogan eşlik ediyor: “Bizde kadın erkek eşit.”

Üstelik durumun böyle olmadığı son süreçte açıkça ortaya konulduğu halde bu “yanlışta” adeta bilerek ısrar ediliyor.

Peki bu idealizm kim için yapılıyor? Alevi toplumu için mi? Alevi erkekleri için mi?

Elbette Alevi erkekler için. Çünkü inancında eşitlik bulunan Aleviliği, erkek egemen sistemin erkeklere sağladığı tüm çıkarlar nedeniyle erkekler kabul ettiler, içselleştirdiler. Kadıncıl Aleviliği de yok edemedilerse de olabildiğince silikleştirmeye çalıştılar.

Buna bir de günah keçisi buldular: Kentlere göç.

Bunun Türkçesi şu: Aleviler köylerde yaşarken kadın erkek eşitti, kente göç edince bu eşitlik bozuldu. Bu eşitliği baskı ile önce devlet bozdu, yanı sıra İslam inancı bozdu, asimle etti, karaladılar.

Oysa bu açıklamada iki sorun var.

İlki, kente göçle Alevilikteki eşitlik bozuldu kısmı. Kente göçmeden evvel köyde yaşayan Alevi toplumunda eşitlik var mıydı? Devlet ve diğer erkek inançlar yokken Aleviler kendi aralarında eşit mi yaşıyordu?

Köylerde erkek şiddeti yok muydu? Alevilerde aile önemli de köylerde ikinci evlilik yapan erkekler yok muydu? Tarlada, evde en çok kim çalışıyordu? Hayvanlara, mala davara en çok kim (çocuklar dahil) bakıyordu? Tarlada üretilen ürün, hayvanların etinden sütünden üretilen ürünü esasta kimler üretiyordu? Bu ürünler pazara çıkartılıp paraya dönüştürüldüğünde o paralar kimin cebine giriyordu? Kentteki akrabalara aile bütçesine katkı olsun diye her yıl gönderilen gıdaları kimler üretiyordu?

Köylerdeki mekânlarda kadın adlarıyla anılan ziyaretlerin adlarını kim, neden değiştirip erkekleştiriyordu? Köylere cem kurmaya gelenler neden çok büyük oranda dedelerdi? Anaları kim, neden yok etmişti?

Alevilik inancının ilk ve temel aktarıcıları olan kadınları dedelerin büyük bölümü neden yok saymış, bu konuda temel rolü neden kendileri üstlenmişti?

Cevabı basit. Çünkü kadıncıl bir inanca mensup Alevi erkekler bu inancın kadıncıllığını değiştirip erkekleştirerek inançlarını kendileri asimile ediyor, kadınları da ikincilleştiriyorlardı.

Bunun pratiğini dedeler ve erkekler yaptı. Bu pratiğin cinsiyetçi teorisini de o kadınların emekleri ile kentlere gidip yatılı okuyan ya da akrabası yanında kalarak okuyup diploma alma şansı kazanan cinsiyetçi erkekler yaptı. Ardından kentlere göçle eğitime ulaşabilen ve aynı o erkekler gibi cinsiyetçilikten kendilerini kurtaramayan okumuş kimi kadınlar yaptı. Kadın erkek cinsiyetçi akademisyen, araştırmacılar hala cinsiyetçi bilgi üretmeye devam ediyor. Kimileri neyse ki ağız değiştirmeye başladı ama cinsiyetçilikten tam olarak kurtulabilmiş değiller henüz. Çünkü Alevi toplumunda kadınlar eşitlik için mücadeleyi yükselttiler.

Alevi kadınların özellikle bu son bir yılda cinsiyetçiliği gündemine alan, Alevi kurumlarında erkeklerin hegemonyasına karşı dik duran, eşitlik söylemini içini doldurarak yükselten mücadelesi çok değerli. Ve görevimiz bunu daha da güçlendirmek ve yaygınlaştırmak.

Bir diğer görevimiz de cinsiyetçi erkek ve kadınların ürettiği bilgileri olduğu gibi almak yerine sorgulamak. Bazen gönül okşayıcı da olsa bu cinsiyetçi bilgiler biz kadınların yapacağı şey şu iki temel soruyu sormak:

Bu bilgi kimin işine yarıyor? Erkeklerin mi, kadınların mı?

Bu bilgi doğru mu? Yani sorgulamak.

Çünkü cinsiyetçilik her yerde olduğu gibi bilgide de, bilimde de.

İkincisi, Aleviliğin kentlere gelmesi ile erkekleşmesi arasında ilişki kurmaya çalışanların gözden kaçırdıkları şey Alevilerin kentlere geldiği dönemde kentlerde yükselmiş sınıfsal ve cinsel mücadelelerin olması. Hala durum aynı. Peki, Aleviler kente gelince bu ortamda ne yaptı?

Alevilerin kente göç tarihinden bugüne dek baktığımızda (Avrupa ve Türkiye dahil) Alevilerin kadın erkek eşitliği konusunda inancına uygun şekilde kendisini şekillendirme çabalarından uzak durduğunu, aksine erkek devlet ve erkek inançlara göre kendisini uyarladığını görüyoruz.

Bunun sonucu olarak bugün cemevlerinde başörtüsünü, kadın erkek ayrı oturulmasını konuşuyoruz.

İşte mesele tam da bu. Köyde erkeği ve erkekliği öne çıkartan Alevi erkekleri kente gelince açtıkları cemevleri ve Alevi kurumlarında daha profesyonel olarak cinsiyetçileştiler, kadınları dışladılar. Kentlerde var olan feminizm ve kadın hareketi gibi eşitlikçi hareketler de Alevi erkeklerin bu cinsiyetçiliğini gizlenemez hale getirdi, ortaya çıkarttı. Nihayet Alevi kadınlar bu mücadelelerle buluşacak gibi.

Uzun lafın kısası, Alevi toplumuna erkek egemenliğini kente göç sokmadı. Erkek egemenliği çoktan köylerde de oluşmuştu, kentlerde bu eşitsizlik daha da derinleşti.

Söylendiğinin aksine Aleviler kentlerde örgütlü hareket haline geldiklerinde eşitliği savunmak yerine eşitlik karşıtlığını savundular, kurumlarının tüzüklerini dahi ona göre oluşturdular. Kentteki eşitlikçi kadın hareketlerini ustalıkla görmezden geldiler, öcü gibi gösterdiler, aralarına mesafe koydular. Sosyalist, Kürt, çevre hareketi ve hatta İslamcı kadın hareketlerini etkileyen feminizm dahi bir iki yıldır Alevi hareketi içinde, o da henüz cılız halde duyulmaya başlandı.

Kadın erkek eşitliğine inandığını söyleyen bir hareketten bahsediyoruz.

Tüm bunlardan dolayı Alevi kadınların uydurulmuş mitlere inanmayı bir kenara bırakıp, her şeyi yeni bir gözle, kadın erkek eşitliği perspektifinden ele alması gerekiyor.

*Avrupa Forum’dan alıntıdır

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz