Semah Dergisinin 42. Sayısı Okuyucusuyla Buluştu

0
323

İrfan Dayıoğlu, Hüsnü Çavuş, Ayten Şimşir, Jinda Deniz, Ali Köylüce, Veli Kaya, Şahin Polat, ve Şenol Hantekin’in yayına (Redaksiyon) hazırladığı, Demokratik Alevi Federasyonunun iki ayda bir çıkan Semah dergisi, Kasım/Aralık aylarının 42. Sayısı, okuyucusuyla buluştu. Semah dergisinin bu sayısında Alevi İnancında kadın Ananın yeri ve kadın sorunsallığı içeriğinden haraketle „Yol Bizim, Ocak Bizim“ başlığıyla çıktı. Dergide çıkan yazıların tümü kadın yazarlara ait.


“Sevgili Canlar“ diye başlayan sunum yazısında derginin ana konusu şöyle tanıtılmaktadır:
“Sevgili Canlar Merhaba! Tarih öncesi zamanlardan günümüze dek açıklanamayan bazı göksel sırlar; asırlardan beri semitik/tek tanrılı dinlerin kutsal metinleriyle izah edilmeye çalışıldı. Fakat bütün bu kutsal metinlerin bir öncesinin olduğu, 19.yüzyılda ortaya çıkarılan arkeolojik kazılarda elde dillen buluntularla anlaşıldı. Örneğin Semah ve Yerkürenin kozmik sırları; Sümer kaynaklı Babilli (MÖ.18000) Ozanların, 7 adet kil tableti üzerine yazdıkları Enuma Eliş (Yükseklerdeyken/gökyüzünde) destanında şöyle anlatılmıştı:

“Yükseklerde Gök henüz isimlendirilmemişken,/ Ve aşağıda, Dünya çağrılmamışken,/ Boş ama başlangıçta mevcut olan APSU (yaradılıştan beri varolan), Vucuda getiren onları/ MUMMU (doğmuş olan) ve TİAMAT (Yaşamın kızı) hepsini doğurandı o/ Birbirine karışmıştı suları/ Saz bitmemişti, bataklıklar ortaya çıkmamıştı./ Tanrıların hiçbiri vucuda gelmemişti/ Hiçbirinin adı yoktu, kaderleri belirlenmemişti; İşte tam ortalarında tanrılar şekillendi. Ab.Su ile Tiamat’ın Suları birbirine karıştı…./ Tam ortalarında tanrılar şekillendi:/ Tanrı LAHMU (Mars) ve tanrı LAHAMU (Venüs) doğdu; Bu adlarla çağrıldılar.“
Aslında yazıya geçirilen bu bilgiler, Babillerden de önce Mezopotamyanın Arya topluluklarında varolan kadim bilgilerdi. Metindeki “suların biribirine karışımı“ meteforu, bâtıni manada Alevi inancının temel felsefesinin farklı mecazlarla dile getirilişinden başka birşey değildi! Zira bu anlatımla “doğuma“, bir “varoluşa“ işaret edilir. Enume Eliş‘in ilerleyen satırları ise şöyle akar;

“Tiamat’ın başını (dünya) konumuna koyarak/ Onun üzerine dağları yükseltti/ Pınarları açtı, şiddetli akıntılar boşaldı./ Gözlerinde Dice ve Fırat’ı saldı/ Memelerinden ulu dağları biçimlendirdi./ Kuyular için, taşınacak sular için pınarlar deldi.“ dizeleri; görüldüğü gibi Mezopotamya topraklarını, kutsal Anayla betimler. Aslında bu peryodik dönem; henüz tek tanrılı dinlerin icad edilmediği, komünal tarıma dayalı, insan-doğa eksenli Aryenik toplumun yarattığı Neolitik devrimin evrilerek geldiği son aşamadır. Bundan yaklaşık 40-50 yıl öncesindeki bozulmayan haliyle, farklı isimler altında yaşatılan Alevilik; Mezopotamyanın işte bu Aryenik kültürel değerlerinden beslenmiştir.
Sümerlerin baş Tanrıçası İnanna’nın (İnnin, Ninni) İnanna’ın; eşi Dumuzi tarafından yeraltına gönderilmesi ve orada unutarak eşini umursamaması; Semitik dinlerin kutsal metinlerindeki Hava’nın, Adem karşısındaki pasif konumu; Dahası tek Tanrılı dinlerle sosyal yaşamın gerçekliğinde kadının, erkeğin yamacında ötelenen bir cin/jin pozisyonuna düşürülmesi; bu topraklarda Aryenik kültürde revancda olan Kadın Ananın; eğemenliği ele geçiren erkek tarafından ikinci plana atılmasına zemin oluşturmuştur.

Örneğin Tevrat’ta “Kadın, eksik ve hor görülürken; erkek çok üstündür!“ Bu durum İşaya, 54/5 babında şöyle açıklanır; “Çünkü kocan, seni yaratandır! (Rab Allah) Kadına dedi: Zahmetini ve gebeliğini ziyadesiyle çoğaltacağım; ağrı ile evlat doğuracaksın! Ve arzun kocana olacak, o da sana hâkim olacaktır…!“ İncin’de “Kadınlar! Tanrıya boyun eğdiğiniz gibi kocalarınıza da boyun eğiniz!“ derken; Kur’an’ın Nisâ suresinin 34. Ayetinde “Allah’ın bazısını bazısına üstün kılması nedeniyle ve mallarından harcamalarından ötürü erkekler, kadınlar üzerinde hüküm sahibidirler.“ Ve bu liste uzar gider!
Bütün bunlara karşın; Aryenik kültürden beslenen Alevi inancındaki Kadın’a “kendinden veren, doğuran < Dayé“ kutsiyeti ile yaklaşılması, aslında günümüzde saygıya şayan bir yaklaşım olsagerek! Bütün semitik dinlerde adeta yoksayılan Kadın Ana, Alevi inancında baş köşeye oturtulmuştur. İnancın felsefik temeli Onunla başlatılmış ve şekillendirilmiştir! Bu eğitsel kültürün ana kaynağı; Dicle-Fırat’ın sularıyla beslediği Mezopotamya topraklarıdır. İşte burada yaratılan arı-duru, insan-doğa eksenli Aryenik kültürün son halkası ise Ezdân/Alevi inancıdır. Dolayısıyla Alevi inancına erkekten çok, Kadın Ananın sahip çıkması, kundağa sardığı bebeği gibi üzerine tittizlikle eğilmesi gerekmektedir.

Xızır yar ve yardımcınız olsun!

Hak ile!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz