ERDOĞAN’IN İKTİDARI KAYBETMESİ  OYLARIN SAYILARINA İNDİRGENMEMELİ.

0
306

Seçimlere bir gün kala seçim yazısı yazmak pek  anlamlı gelmeyebilir elbette. Ancak bazı gerçekleri pratik hayatın yoğunluğu içinde yeterince bilince çıkartmak kolay olmayabiliyor.  Fakat yine de o gerçeği açıklamak ifşa etmek gerçeğe duyulan saygının ve topluma karşı sorumluluğun gereği olarak görülmelidir.

Seçimler son tahlilde bir siyasal mücadele alanı ve biçimidirler. Sonuçları da yaratacağı etki ve ortaya çıkartacağı ilişki ve imkânlarda çok farklıdır. Yine de her seçimin temel sorunu sayısal olarak kimin daha çok oy aldığı, daha çok seçmen tarafında onaylandığı şeklinde tartışılmaktadır. Elbette bu boşuna değildir, bu yaklaşımın seçimlerin ana sorunu olması doğaldır. Ancak seçimleri sadece sayısal sonuçları üzerinde değerlendirmek politik bir yaklaşım değildir. Dolayısıyla seçimlerde kazanmanın tek ölçüsü oyların fazlalığı olarak görülmemelidir. Hele de şu an Türkiye’de olduğu gibi seçimin sonuçlarını sayanların yani Erdoğan iktidarının faşist özelliği ve yaptığı seçim hileleri günlük anekdotlara kadar girmiş olan bir iktidarın OHAL koşullarında yaptığı rakiplerinden demokratik siyasetin temsilcisinin hapiste olduğu bir seçimde hilelerle zorbalıkla sonucu etkilemek her zaman mümkündür.

O nedenle bu seçimlerde sonucun nasıl olacağı konusunu öğrenmek için sandık sayımlarını tek veri olarak almak doğru sonuçlara götürmeyebilir. 16 Nisan referandumunda  ne odu. AKP kaybetti, ancak sandıklarda oynan oyunun sonucunda ve ana muhalefetin yeterince etkili bir tutum alamamasının sonucunda ne oldu, Erdoğan istediği sonucu alabildi. Dolayısıyla bu seçimlerin sonuçlarını sayısal verilere indirgememek, seçim çalışmalarının bütünü içinde elde edilen kazanımlara bakarak değerlendirme yapmak,  daha doğru sonuçlar elde etmeyi sağlayacaktır.

Bu çerçevede bakıldığında, kesin olan ve herkesin mutabık olduğu gerçek, şudur ki, Erdoğan kaybetmiştir, HDP şahsında demokratik siyaset kazanmıştır. HDP, ilk defa bu kadar kitlesel, bu kadar ikna gücü yüksek, moral motivasyonu bu kadar gelişmiş olarak kitlelerin karşısına çıkmaktadır. Demokratik siyaset olarak HDP, ilk defa kendi gücü ve kimliğiyle, meşruiyeti büyümüş olarak ve sadece taraftarlarının değil, genel  kitleler nezdinde,  bu denli saygınlık görmekte, kabul edilmekte, desteklenmektedir.

Kitleler, hem  egemenlerin  kara propagandalarının sonucunda, hem de kendi tecrübeleriyle, bugüne kadar yaygın ve güçlü bir kitle desteği yaratamadığı için demokrasi güçlerine sitem etmiş, mesafeli durmuşlardır.

İlk defa bu seçimlerde kitlelerin bu sitemi aşılmış, tam tersine, toplumun bütün kesimleri ittifakla HDP’yi destekler duruma gelmişlerdir. Yüz yıllık Türkiye siyasal tarihinde, ezilen kitleler ilk defa HDP ile  geleceğe daha umutlu ve güvenle bakmaya başlamışlardır. Bugün Türkiye’nin her tarafında ve bütün toplumsal kesimlerde, üstelik korkunç bir baskı ve zorbalık altında olunmasına rağmen, HDP’ye gösterilen ilginin altında bu gerçek yatmaktadır. Bu seçim, Türkiye halklarının umudunun HDP olduğunu hem göstermiş, hem de teyit etmiştir. HDP’nin ve diğer demokratik siyaseti temsil eden partilerin katıldığı daha önceki seçimlerde, bu gerçek kadar açık ortaya çıkmamış, toplum tarafında yeterince görülememişti.  Ama bu seçim, o kadar güçlü bir demokratikleşme eğilimi yarattı ki, hiçbir biçimde HDP’ye bir araya gelemeyeceği düşünülen tüm toplumsal kesimlerin neredeyse yegane umudu kendi partileri değil HDP olmuştur.

Bugün Kemalistlerin HDP’ye dört elle sarılması ne bir iyi niyetin sonucu ve ne de  yeni bir durumdur.  İTF’in arta kalan kadroları Kemalistler, dağılan Osmanlıdan yeni bir Türk devleti oluşturmaya çalışırlarken de  benzer süreç yaşanmıştı. Osmanlıcılara / İslamcılara karşı inisiyatif almak isteyen Kemalistler,  Kürtlerle Alevilerle, sosyalistlerle ve Sovyetlerle  ittifak yapmışlar ve bu ittifakları yaparken de her türlü ikiyüzlülüğü ortaya koymaktan kaçınmamışlardır. Bugün de kitlelerin baskınının ve Erdoğan korkusunun sonucu olarak, Kemalistlerin, İYİ Partililerin ve Saadet Partililerin HDP’ye gösterdiği bu yakınlık, o dönemin ikiyüzlü politikalarını hatırlatmaktadır.

Bu  güvenilmez iki yüzlü politikalarına rağmen mevcut koşullarda, adı geçen partilerin merkezlerinden değil, kitlelerden gelen bu destek, önemli bir kazanım olarak yaşanmakta ve özgür günlerin yakınlaşmasını sağlayacak büyük bir direnç odağı yaratmaktadır.  Bu yönüyle Erdoğan, zaten yitirdiği meşruiyetini, bu seçimlerde daha çok yitirmiştir.

Erdoğan Türk devletinin formatını ve yapısını değiştirme arzu ve politikasını kendi kişisel iktidarının aracı yaparak bugüne kadar varlığını sürdürebildi. 16 yıllık iktidarı boyunca, ne kadar kuralsız zülüm ve zorbalık varsa hepsini yaptı. Bütün bunları yaparken, kitleler tarafında onaylandığını ileri sürüyordu. Bu seçimler, Erdoğan’ın  bu imkanı  bütünüyle kaybettiğini ortaya koymuştur. Erdoğan yalanlarıyla kimseyi kandıramayacak hale gelmiş, sadece zorbalık ve hile yoluyla iktidarını sürdürmeye çalışmaktadır. Erdoğan’ın yaşadığı bu sonucu sağlayan ise HDP etrafında birleşmiş olan demokratik siyasetin gücü olmuştur.

Erdoğan ve Bahçeli seçim kararını verirlerken elbette bütün ihtimalleri hesaplamışlardır. Ancak bütün diktatörler gibi onların hiç ama hiç hesaba katmak istemedikleri bir gerçek var ki en nihayetinde o gerçek Erdoğan’ın da karşısında dikildi. Halkların örgütlü direnişi bütün diktatörler gibi Erdoğan’ın da kabusuydu o kabus bu seçimlerde gerçek oldu.

O nedenle Erdoğan, sayısal sonuçlarından bağımsız olarak kaybetmiş, HDP‘nin temsil ettiği demokratik siyaset kazanmıştır. HDP, bütün olanaksızlıklara ve baskılara rağmen,  daha çok kitleselleştiği, daha çok meşrulaştığı, daha çok çözüm gücü olduğunu gösterdiği, zulme karşı kararlı direnişi ve güven veren politikalarını, kitlelerin elinde maddi bir gücü dönüştürebildiği için kazanmıştır.

Türkiye halkları ve devrimcileri, bu günler için az bedel ödemediler. Bu birikimi ve bu kazanımları kolay elde etmediler.  Bu koşullarda HDP’nin ortaya çıkarttığı enerji, kitlelerin HDP’ye gösterdiği güven, umudu büyütürken  zalimlerinin dizlerini titretmiştir. Bu seçimlerde elde edilen kazanımların yarattığı motivasyon,  halklarımızı  ve tüm ezilenleri, bir adım sonrasının zafer olduğu günlere taşıyacaktır.

Aziz Tunç

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz