Aziz Tunç yazdı: Rezza’nın itirafları ve hırsızlık belgeleri

0
295

Aziz Tunç Aryen Haber’deki köşesinde gündeme bomba gibi düşen Zarraf’ın itiraflarını yazdı.  Tunç, “NATO toplantısında Atatürk’le Erdoğan’ın hedef olarak belirlenmesi, MAN Ada devleti aracılığıyla yapılan hırsızlığın deşifre olması ve Rezza Sarraf’ın itirafları Erdoğan’ın kâbusu olan son gelişmelerdir.”

İşte o yazı:

Bütün bunlar birbirinden bağımsız olmayan ve her birisi özel bir anlam taşıyan olgulardır. Aslında bunların hepsi birden Erdoğan diktatörlüğünün ne denli kirli, ne denli karanlık ve hırsız bir diktatörlük olduğunu ifade etmektedirler.

Bunların içinde, NATO tatbikatında meydana gelen krizin üstü bir biçimde örtülse de, Rezza Sarraf’ın itirafları dünyanın gündemine oturmuştur. Bir devletin başkanının bu denli çirkin suçlar işlemiş olması ve bunların ortalığa dökülmesi, basit bir durum değildir elbette. Ayrıca bu itiraflarla Türk devletinin ve Erdoğan’ın çeteciliği, hırsızlığı ve yalancılığı bir mahkeme aracılığıyla tescil edilmiş oldu. Bu itiraflarla Türk devletini yönetenlerin İslam dinene olan bağlılıklarının da ne kadar sahte olduğu, bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Erdoğan ve şürekası bu gelişmelerden dolayı, ilk anda, pusulayı şaşırmış duruma düştüler. Toparlandıktan sonra inkar ve karşı suçlamalarla rezaletin içinde çıkmaya çalışmaktadırlar. Görevleri iktidardakilerin suçlarını ört bas etmek, onları ‘pür-ü pak’ göstermek olan sözde medya mensupları, bütün maharetlerini ortaya koyarak, Erdoğan’ı kir’lerinden arındırmak için yoğun bir çaba içindedirler.

Ama bütün bu çabaların Erdoğan’ı kurtarmaya yetmeyeceği açıktır. Zaten bu gelişmelerden sonra, televizyonlara yansıyan görüntülerinden ve hempalarıyla yaptığı toplantılardaki konuşmalarında, ‘öz güvenini yitirmiş’, ‘suçluluk psikolojisi’ içinde olduğu görülmektedir.

Ancak böyle durumlarda, bir gerçek çok kolayca güzden kaçırılıyor. Öncelikle bu hırsızlık ve çetecilik durumu, ne Türk devleti ve ne de dünyanın benzer devletleri açısında ilk değildir. Türk devletinde, daha doğrusu bütün sömürücü devletlerde, bu veya benzeri hırsızlık ve
yolsuzluklar, hep vardır. Bu tür kapsamlı yolsuzluk ve hırsızlıklar bazen açığa çıkar veya çıkartılabilir, bazen de, belki de çoğu zaman, bu tür karanlık ilişkiler açığa çıkmayabilir.

Bugün Erdoğan’ın hırsızlığı açığa çıkmış, dünya ölçeğinde teşhir edilmiş ve bir mahkeme aracılığıyla tescil edilmiştir, ve bu durum demokratik muhalefet odakları açısında çok önemlidir.

Olanların önemi, Erdoğan iktidarının meşruiyetinin zayıflamış ve zayıflayacak olmasıdır. Erdoğan’ın ve çetesinin yaptıklarının teşhir olması bu faşist diktatörlüğe karşı mücadelenin büyütülmesine ve kazanılmasına hizmet edecektir.

Lakin Erdoğan’ının hırsızlıkları bu düzeyde açığa çıktı diye faşist Erdoğan diktatörlüğünün yıkılacağını veya Erdoğan’ın iktidarda vazgeçeceğini varsaymak, isabetli bir öngörü değildir. Erdoğan’ın hırsızlığı ve Rezza’nın sahtekârlığı, yeni açığa çıkmıyor. Bu gerçekler ta başından beri biliniyor, yazılıyor, söyleniyordu. Daha önce 17/25 Aralık’ta yaşanmış olan ve ‘ayakkabı kutularında’ saklanan ‘paraların sıfırlanması’ operasyonu da aynı tür gerçeklerin açığa
çıktığı bir operasyondu. Bu gelişmeden de her şey ayan beyan ortadaydı. Ama o dönem ortaya çıkan gerçekler, Erdoğan diktatörlüğünün yıkılmasını sağlamadı. Erdoğan ve suç ortakları, iktidar gücünü kullanarak, suçlarını ört bas etmeye çalıştılar. Bununla yetinmeyerek, bu konuları gündemde tutanları ve açıklığa kavuşmasını sağlamaya
çalışanları, devletin şiddet araçlarıyla susturmaya yöneldiler.

O nedenle, Erdoğan’ın mevcut koşullarda iktidarı elinde tutmak istemesinin ve bunun için giriştiği bütün karanlık ilişkilerin nedeni basit bir iktidar hastalığı değildir. Erdoğan, işlediği bütün suçları, yaptığı bütün hırsızlıkları iktidarın şiddet ve yalan araç ve yöntemleriyle gizlemek istemektedir. Dolayısıyla Erdoğan, iktidara dört elle sarılmaktadır ve buna muhtaçtır.

Buna rağmen Erdoğan çetesinin marifetleri açığa çıkmaktadır. Çünkü minare kılıfa sığmıyor.

Erdoğan’ın şaibeli işleri az olmadığı için, Rezza’nın itiraflarının yapıldığı günlerde, Man adası diye dünyanın bilinmeyen bir ülkesinde, hırsızladıkları paraları saklamak amacıyla, bir dizi sahtekarlıkların yapıldığı ortaya çıkmış, belgeler yayınlanmıştır. Erdoğan ve AKP, Man devletinde yapılan hırsızlıkla ilgili olarak CHP genel başkanının yayınladığı belgeleri, çürütemiyor, daha önce ve hep yaptıkları gibi, bu belgeleri açığa çıkartan ve yayınlayan CHP genel başkanını tehdit ediyorlar.

Kimsenin kuşkusu olmasın ki bütün bu hırsızlık ve yolsuzluklar, Erdoğan’ın şürekasının yaptıklarının onda biri değildir. Türk devleti, tam bir soygun düzeni içinde yönetilmektedir.

Ancak bütün bu deşifrasyonlara rağmen Erdoğan elindeki medya olanaklarıyla bu bilgi ve olguları çarpıtmakta, gerçeklerin görülmesini ve anlaşılmasını engellemektedir. Böylece toplumsal tepkinin açığa çıkmasını ve örgütlü bir güce dönüşmesini önleyebilmektedir. Yalan ve göz boyama aleti olan onlarca kanal ve gazete denen paçavra, Erdoğan’ın ‘kara para aklama’ operasyonlarının memlekete ne kadar hayırlı olduğunu anlatmakta ve dış düşman, ırkçılık ve din edebiyatıyla Erdoğan’a yönelen tepkilerin yönünü değiştirmeye, geriletmeye çalışmaktadırlar.

Bugüne kadar Erdoğan’ın yolsuzlukları bu kara propağanda ile gizlendi, geniş kitleler tarafında ‘yolsuzluk yapılsa da iş de yapılıyor’ diye mahzur görüldü, ses çıkartılmadı. Ancak arttık ‘deniz bitti’, çalınan ‘minare kılıfa sığmıyor’. Bu saatten sonra Erdoğan elindeki bütün
devlet olanaklarına rağmen, bu gerçekleri daha fazla gizleyemez, kitlelerde biriken öfkeyi dizginleyemez. Herkes emin olabilir ki, bugün yaşanan sessizlik, ‘tekin’ bir sessizlik değildir ve bu durum uzun süre devam etmeyecektir

Erdoğan’ın ve iktidarının iyice teşhir olduğu bu gelişmeleri değerlendirecek olan demokratik muhalefet odakları, HDP ve bileşenleri, Aleviler ve tüm demokrasi güçleri, Erdoğan’ın gitmesini sağlayacak olan ‘son hamle’yi yapacaklardır. Özellikle Kürt Özgürlük Hareketi’nin çok boyutlu, çeşitlilik ve yaygınlık içinde sürdürdüğü mücadele, Erdoğan’ın ipi’ni çekecek olan yegâne güçtür. Demokrasi kazanacak, çünkü Erdoğan’ın faşist diktatörlüğü mutlak, özgür gelecek uzak değildir!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz