‘Mevcut Alevi örgütlülüğü ve sorunlar’

0
275

Yazar Aziz Tunç Alevinet.com’da “Mevcut Alevi örgütlülüğü ve sorunlar” üzerine yazdığı köşesinde “Maraş Terolar’da yapılan İŞİD kampı, kadın haklarına yönelik sistemli saldırı, okullarda yapılan dini eğitim ve yeni düzenlenen müfredatta Alevilere yönelik yaklaşımlar, toplumsal yaşamın Sünni inancına uygun olarak düzenlenmesi ve buna benzer bir dizi uygulamanın, Alevileri ve Aleviliği yok etmeyi amaçlayan saldırılar olduğu ortadadır.” diyor.

İşte o yazı

Yakın sosyal tarihimizin en önemli gelişmelerinden birisi de Alevilerin, ilk defa, toplumsal alana kendi kimlikleriyle ve örgütlü olarak çıkmış olmalarıdır. Bu gelişme, Alevilerin, 1960’ların sonlarında çeşitli biçim ve düzeylerde örgütlülükler geliştirerek toplumsal varlıklarını anlamlı ve anlaşılır kılmaya ve güvence altına almaya çalışmalarıyla başlamıştır. Ancak bu örgütlenme çabaları, o dönemin kendine has özgün koşullarından dolayı yeterince ilgi çekmemiştir.

1980’lerden sonra ise yine benzer özgün koşullardan dolayı demokratik Alevi toplumu hızlı, yaygın ve çeşitlilik içeren bir örgütlülük yaratmaya koyulmuştur. O günden beri, bu çok önemli ve değerli, demokratik Alevi örgütlülüğü varlığını sürdürmektedir. Bu demokratik kurumlarının, Aleviliğin geleceğe taşınmasında ve varlığını sürdürülmesinde, çok gerekli ve anlamlı olduklarını belirtmek gerekir.

Alevilerin 1980’den sonra geliştirdiği bu örgütlülükler, birçok yönüyle tartışılabilinir. Şüphesiz eleştirilmesi gereken boyutlarının olduğu, hatta bu eleştirilerin çok önemli konuları kapsadığı ve büyük bir kısmının doğru olduğu ileri sürülebilir. Buna rağmen milyonlarca Alevinin günlük hayatını etkileyen bu yaygın ve işlevsel örgütlenmelerin, önemi ve değeri göz ardı edilemez. Bu örgütlülükler sayesinde Aleviler, toplumsal hayatta daha çok görünür, daha çok bilinir duruma gelmişlerdir. Söz konusu demokratik Alevi örgütlülükleri, hak alma ve inançsal özgürlük mücadelesini geliştirmiş, bugün bulunulan noktaya taşımıştır. Güvencede olmasa da, bazı kazanımların elde edilmesi, bu örgütlülükler sayesinde mümkün olmuştur.

Ancak mevcut örgütlülükler, Alevilerin güncel sorunlarının çözümü için yeterli midir? Özellikle de Erdoğan diktatörlüğünün zorbalıklarının ve özel olarak Alevi düşmanlığının zirve yaptığı koşullar göz önüne alındığında, mevcut Alevi örgütlülükleri, ihtiyaca cevap olabilirler mi? Bu örgütlülükler, Alevilere yönelik potansiyel saldırıları göğüsleyebilir, püskürtebilirler mi? Topyekûn ortada kaldırılmak, yok edilmek istenen bir toplumsal yapı olarak Aleviler, mevcut örgütlülükleriyle kendilerini koruyabilirler mi?

Alevi köylerine, şehirlerde Alevilerin yoğun yaşadığı mahalle ve semtlere veya Cemevlerine yapılabilecek bir saldırı nasıl önlenebilecektir? Alevi yerleşimleri ve Alevi kurumları, yapılacak örgütlü, faşist, katliamcı saldırılara karşı, nasıl korunacaktır? İŞİD
ve benzer çetelerinin bir Alevi köyünde yaşayan yaşlılara saldırması, taciz etmesi, katletmesi nasıl önlenebilecektir? Gazi mahallesinde olduğunun benzeri bir saldırı, hangi mekanizmayla önlenebilinir?

Bu ve benzeri soruların, Alevilerin günlük hayatlarının soruları olarak, bütün Alevi toplumunda tartışıldığı biliniyor. Böyle olmasından daha doğal ne olabilir ki? Alevilere yönelik katliamların zemininin hazırlanmak istendiği bugünün koşullarında, bu konular ele alınmayacaksa ne zaman alınacak? Ancak yine biliniyor ki bu ve türevi sorulara, rahatlatıcı, güven verici cevaplar üretilemediği için, bu sorular, günlük sohbetlerin içinde karamsarlık ve umutsuzluk üretmenin aracına dönüşmektedirler. O nedenle, toplumun günlük hayatının en temel sorunu haline gelmiş olan bu soruna dair, kafa yormanın,
çözümler geliştirmenin zamanının geldiğinin bilinciyle, bu sorunların acilen ele alınması gerekir.

Öte yanda gerçekten de dönemsel olarak Alevilerin yüz yüze olduğu sorunlar, bundan önceki bütün dönemlerde yaşadıkları sorunlardan çok farklı ve çok hayatidir. Bugün Erdoğan’ın tasarladığı toplumsal hayatta Alevilerin yeri yoktur. Aleviler, Erdoğan’ın düşündüğü toplumsal projesi açısında, varlıkları ortadan kaldırılması gereken zararlı unsurlar olarak görülmektedirler. Nasıl ki Hitler Yahudileri, İttihat ve Terakki Fırkası ve Enver, Talat ve Cemal Paşalar, Ermenileri ve diğer Hırıstiyan halkları yok etmeyi temel sorun olarak görmüşlerse, Erdoğan’da, kendi diktatörlüğüne karşı önemli bir direniş
odağı olarak gördüğü Alevileri, topyekûn ortadan kaldırmak istemektedir.

Çünkü Aleviler, hem inançları açısından, hem de Osmanlının ve halifeliğin zulmüne boyun eğmeyen tarihsel direnişçi özelliklerinden dolayı, Erdoğan’ın kurmak istediği toplumsal yapının önünde engeldirler. Alevilerin varlığı ve mücadelesi Erdoğan’ın kurmak istediği düzenin kurulmasını zorlaştırmaktadır. Kaldı ki Erdoğan padişahlığı ve halifeliği tesis etmeye her teşebbüs ettiğinde, Alevilerin mücadelesi, Erdoğan’ın rahatını bozacaktır. Erdoğan’ın Alevilere ilişkin olan bu yaklaşımı, kişisel bir sevme/nefret etme duygusallığı da değildir. Erdoğan ve Türk devleti bu Alevi düşmanlığı zihniyetini, pratik politika olarak uygulamaktadır.

Gerçeğin böyle olduğunu, gelişmeleri izleyen herkes görmekte, bilmektedir. Özellikle Aleviler, günlük yaşamlarında, Erdoğan’ın yönettiği Türk devletinin bu tutumunu, hayatlarının bütün an’larında hissetmektedirler. Erdoğan’ın izlediği Alevi düşmanı bu politika, Türk devletinin genel ve tarihsel politikalarıyla da örtüştüğü için kimsenin itirazına yol açmamaktadır.

Bu anlamda Alevilere yönelik olarak yapılan tipik bazı örnek uygulamalar, bu gerçeği fazlasıyla ortaya koymaktadır. Maraş Terolar’da yapılan İŞİD kampı, kadın haklarına yönelik sistemli saldırı, okullarda yapılan dini eğitim ve yeni düzenlenen müfredatta Alevilere yönelik yaklaşımlar, toplumsal yaşamın Sünni inancına uygun olarak düzenlenmesi ve buna benzer bir dizi uygulamanın, Alevileri ve Aleviliği yok etmeyi amaçlayan saldırılar olduğu ortadadır. Elbette bu saldırıların her birisinin farklı özgünlükleri de olabilir. Ancak bunların ince düşünülmüş Alevilik karşıtı boyutlarının varlığı da açıktır. Üstelik bütün bu saldırıların özel olarak, Alevileri ve Aleviliği hedef aldığını ve tam da bu amaçla uygulandığını belirtmek gereklidir.

Bu durumda Alevilere yönelik saldırıların, katliamcı biçim ve araçlarla devam edebileceğini öngörmek, çok zorlama bir yorum olarak görülmemelidir. Bu tür saldırıların hiç olmayacağı varsayılması büyük bir aymazlık, ciddi bir vurdumduymazlık ve sorumsuzluk olacaktır. Potansiyel olarak, her an, herhangi bir yerde ve herhangi bir nedenle Alevilere, Alevi yerleşimlerine veya Alevi kurumlarına yönelik, katliamcı saldırıların olması çok mümkündür.

Böyle bir durumda mevcut, legal/demokratik Alevi örgütlülüğü ne yapacaktır? Aynı soruyu başka türlü de dillendirebiliriz. Bu tür katliamcı saldırılara karşı mevcut legal/demokratik Alevi örgütlülüğüyle, herhangi bir bariyer oluşturulamayacağına göre, ne yapılmalıdır? Alevilerin günlük hayatlarında konuştukları ve gündemlerinden olan bu ve benzeri sorun ve kaygıların, acil olarak çözülmesi, hayati önemdedir ve dayatmıştır.

Aleviler, yaşadıkları katliamlardan biliyorlar ki bu dönemin siyasal atmosferi, katliam atmosferidir. Tekrar tekrar katliam hikayeleri dinlemek istemeyen Alevilerin, katliam tehlikelerine karşı, önleyici tedbirleri tartışması, buna uygun örgütlülükler geliştirmesi,
kaçınılmaz bir görev haline gelmiştir. Katliamcıların kan içiciliğini önlemenin ilk adımı, gerçeklerin sesli konuşulmasıdır ve bu adım atılmalıdır.

Maraş katliamından önce de Alevilere yönelik çeşitli saldırıların olacağı biliniyordu. Ancak katliamı önleyecek düzey ve biçimde bir hazırlık ve örgütlülük gerçekleştirilemediği için Maraş katliamı önlenememiştir. Alevi halkı ve demokratik Alevi örgütlülükleri, bir
kez daha aynı hatalara düşmeyecek kadar basiretli ve atak davranabilecek güce ve birikime sahip olduğunu gösterecektir.

Bu topraklarda katliamların her türlüsünü yaşamak zorunda bırakılmış olan Aleviler, kazanılacak olan demokrasinin ve özgürlüğün asli gücüdürler. O nedenle Aleviler, gelecekleri hakkında yapılan bütün katliamcı planları boşa çıkartacak, demokrasi ve özgürlük güçleriyle birlikte, Yezid’in düzenine teslim olmayacaklardır.

Her Alevi bugün, katliamcılara karşı, Eba Müslim Horasani gibi, Pir Sultan gibi, Baba İshak gibi direnmek zorunda olduğunu bilmektedir. Değil mi ki direnmek şart;

‘Dönen dönsün ben dönmezem yolumda’

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz