Aytekin: 80 darbesiyle gelen zorunlu din dersi devam ettiriliyor

0
329

MEB’in Anadolu Liselerine yönelik yeni düzenlemesiyle birlikte matematik seçmeli ders olmaktan çıkartıldı, din kültürü dersi ise zorunlu hale getirildi. “Zorunlu din dersi meselesi 80 darbesi ile birlikte geldi” diyen Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “Var olan iktidar 80 darbesi ile hesaplaşma üzerinden dil kurarken 80 darbecilerine rahmet okutur bir süreç işletiliyor” dedi.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıkladığı Anadolu liselerine getirilen yeni sistem, eğitimcilerin eleştiri odağı oldu. Yeni düzenlemeyle birlikte din kültürü ve ahlak bilgisi dersi zorunlu dersler arasında kalırken, matematik, felsefe, tarih gibi dersler ise seçmeli hale geldi.

EĞİTİM SİSTEMİ MUĞLAKLIKLAR SORUNU

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “1980 Darbesi ile değiştirilen eğitim hakkı ihlali olan meselenin devam edeceğini gördük” diyerek şunları söyledi:

“Aslında zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi uygulamasına devam ettirildi. 1980 Darbesi ile değiştirilen eğitim hakkı ihlali olan meselenin devam edeceğini gördük. Öncelikle MEB’in açıklamasında çok ciddi muğlaklıklar olduğunu söyleyebilirim. Ortak dersler arasına 10. ve 11. sınıfta sadece din kültürü ve ahlak bilgisi, Türk dili ve edebiyatı ile bilgi kuramı dersi alınmış durumda. Onun dışındaki spor ve sanat dersleri ise seçmeli ders olarak tanımlanmış. Fen bilimleri, sosyal bilimler, yabancı dil gibi alanlara dair çok net ifadeler vurgulanmış. Ama Matematik neden ortak dersler arasına alınmadı, temel bir soru olarak önümüzde duruyor. Ya da fen bilimleri grubunda yer alan derslerde olmazsa olmaz olarak ifade ettiklerimiz neden ortak dersler arasında yer almadı? Bunlar muğlaklığını koruyor.”

DÜZENLEME SADECE ANADOLU LİSELERİNİ KAPSIYOR

Aytekin, temel sorunlardan bir diğerinin ise derslerin birleştirilmesi durumunun olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:

“Örneğin 9. sınıf için ‘doğa bilimleri’ ya da ‘sosyal bilimler’ denilmiş. Sosyal bilimler içerisine baktığımızda tarih mi, coğrafya mı, psikoloji mi, sosyoloji mi? Bu dersler kim ve hangi branşlar tarafından verilecek temel bir sorun. Bu proje 2020 yılında hayata geçirilecek. Her ne kadar öğrenciler bu dersleri seçecek denilse de biz bunu önceki dönemlerde de yaşamıştık. O zamanlarda da dramadan matematik uygulamalarına kadar çok sayıda seçmeli ders vardı ama seçmeli adındaki din derslerinin fiilen zorunlu olarak okul yönetimleri tarafından öğrenciler yönlendirildi. Biz buna tanıklık ettik var olan okul yönetimlerinin bu haliyle ortak dersler dışında tanımlanan derslerin seçimi nasıl olacak soru işareti. Hem öğretmenler arası ciddi bir eşitsizliğin ortaya çıkma durumu var hem de öğrencilerimizin ilgi ve yetenek becerileri doğrultusunda yönlendirilme riski var. Çok fazla okul türü mevcut ve açıklama sadece Anadolu Liseleri üzerinden yapıldı. Diğer okul türlerinde bunun uygulaması nasıl olacak başlı başına muğlak bir açıklama. Artık hem öğrencilerin hem eğitimcilerin hem velilerin kaygıları eğitimde yaşanan Tüm bu olumsuzluklarla o kadar büyük bir boyuta ulaştı ki muğlaklık içeren bir açıklamanın yapılmasını anlamakta zorluk çekiyoruz.”

“HİÇBİR BİLİMSELLİĞİ OLMAYAN MÜFREDAT”

MEB’in son düzenlemesi ile bilimsel eğitimden vazgeçildiğini de ifade eden Feray Aytekin Aydoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“2012’den bu yana bizler her atılan adımda bunu görüyoruz. Evrim konusu müfredattan çıkarıldı ve değerler eğitimi adı altında hiçbir bilimselliği olmayan müfredat ile karşı karşıyayız. Örneğin müfredatın omurgasında; ‘şükür, kanaat, ibadet’ gibi kavramlar var ama cumhuriyet ile yönetildiğimiz ifade ediliyor. Fakat laiklik yok. Barış yok. Demokrasi yok. Çocuk hakları yok. Ders saatleri çizelgesi üzerinden bir değişim algısı yaratmaya çalışılıyor. Neden bu tür süreçler öğretmenlerle birlikte yürütülmüyor? ‘Tüm kesimlerle görüşüldü’ deniliyor ama Eğitim-Sen olarak bilgimiz yok.”

Bakanlığın ‘esnek ve modüler sistem’ adı altında duyurduğu yeni düzenlemenin özünde yeni bir özelleştirme süreci olduğunu da ifade eden Aytekin’in aktarımları şöyle:

“Esneklik ve Modüler kavramlarını duyduğumuzda ciddi endişeler yaşıyoruz. Buradaki en temel sorun; iktidarın eğitim süresince politik hattı olan dinselleştirme ve özelleştirme uygulamalarıdır. Yani yine bir özelleştirme süreci ile birlikte planlanan bir süreç görüyoruz. Bu ders çizelgesi öğrencilerin seçimi üzerinden tarif edilmek isteniyor. Açıklamaların içeriğine baktığımız kadarıyla öğrencilerin seçimi gibi bir sürecin olmayacağını görüyoruz. Bu ders çizelgesi meselesi ile birlikte son derece kaotik bir süreç yaşatıldı.”

 DÜNYANIN EN MUTSUZ ÖĞRENCİLERİ TÜRKİYE’DE

MEB’in düzenlemesinde bulunan ders sayısının azaltılması konusunun Eğitim-Sen’in de gündeminde olduğunu söyleyen Aytekin, şöyle devam etti:

“Fakat bizim şöyle bir önerimiz vardı; okul öncesi eğitim tüm öğrenciler için parasız ve zorunlu olmalı. Sınava dayalı eğitim yapılmamalı. Sporun, sanatın, bilimin, felsefenin ve temel olarak kamusal eğitimin esas alındığı bir eğitim planlaması olmalı ki artık öğrencilerimiz okullarda kendilerini mutlu hissetmiyorlar. Dünyanın en mutsuz ve kaygılı öğrencilerinin ülkemizde olduğu gerçekliği var. Şimdi okul öncesinden itibaren mescit zorunlu ama okul öncesinden itibaren laboratuar, kütüphane, sanat atölyeleri, spor salonları yok.”

Aytekin, Avrupa ülkelerinde zorunlu din dersi uygulamasının eğitim hakkı ihlali olduğunu da hatırlatarak şöyle devam etti:

“Durum bizim ülkemizde de böyleydi. Zorunlu din dersi meselesi 80 darbesi ile birlikte bu noktaya getirildi. Var olan iktidar 80 darbesi ile hesaplaşma üzerinden dil kurarken 80 darbecilerine rahmet okutur bir süreç işletiliyor. Temel eğitim sürecinde hiçbir şekilde farklı okul türü olmamalıdır. ‘Din okulu’ gibi bir kavram hiçbir Avrupa ülkesinde yok. Okullar başlı başına bir yaşam alanı olmalı ki öğrencilerimiz kendilerini mutlu hissetsin ve nitelikli eğitimden bahsedebilelim. Meseleyi sadece matematik dersi olarak da görmüyoruz. Sosyal bilimlerden, fen bilimlerinden bağımsız da düşünülemez. Seçmeli ders olarak tarif edilen derslerin sanat ve spor dersleri olduğunu görüyoruz. 16-17 yılda sanat ve spor dersleri hiç olmadığı kadar kıyım yaşadı. Sürekli hedef alındı.”

Aytekin, “Böylesi bir eğitim anlayışı ile biat eden sorgulamayan bir gençlik yaratılmak isteniyor” diyerek şunları da ekledi:

“‘Kindar ve dindar’ olarak da tarif edilmişti. Sorgulamayan, eleştirmeyen, var olanı kabul eden bir gençlik yaratılmak isteniyor. Aynı zamanda yoksul aile çocukları için ‘paran kadar eğitim’ denilerek sınıfsal bir noktaya doğru gidiliyor.”

Eren Güven / ANKARA

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz